Aktüel Kimya

Biz hayatı kimya ile açıklıyoruz. Kimyasız hayatı düşünemiyor, hayatımıza kimya ile anlam katmaya çalıyoruz. Günlük hayatta kimya ile ilgili ip uçlarını bu blogda veriyoruz.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Deterjan Kimyası




 Deterjan, petrol türevlerinden elde edilen, temizleme, arıtma özelliği bulunan, toz, sıvı veya krem durumunda olabilen kimyasal maddedir. İçerisinde yüzey aktif maddeler, yoğunlaştırıcılar, dolgu malzemeleri ve diğer yardımcı maddeler bulunan deterjanlar sıvı, toz, krem, bar, granül, tablet ve benzeri şekillerde olabilir.  Deterjanlar kullanıkları yüzeyleri etkin bir şekilde temizlemeleri için yüzey aktif maddeler içerirler. Yüzey aktif maddelerin pek çoğu, molekülün bir ucunda suyu çeken (hidrofilik) ve diğer ucunda suyu iten (hidrofobik) bir grup bulundururlar.

Kirler Nasıl Temizlenir?

Molekülün bir  kısmında elektron fazlalığı ve bunun sonucu  olarak da kısmi negatif yük, bir kısmında ise elektron noksanlığı ve bunun sonucu olarak da kısmi pozitif yük görülen moleküllere polar moleküller denir. Öte yandan elektron dağılımı kutuplaşma göstermeyen moleküllere polar olmayan moleküller veya kısaca apolar moleküller denir. Su polar bir çözücüdür, karbon tetraklorür (CCI4) apolar bir çözüdür. Polar maddeler polar maddeleri, apolar maddeleri apolar maddeleri iyi çözeler. İyonik maddeler polar çözücülerde iyi çözünürler. Bu nedenle Karbon tetraklorür su içerisinde çözünmez.  Bazı çözücü molekülleri polarlık ve apolarlık özelliklerini birlikte  gösterebilirler. Alkol böyle moleküllerdir. Molekülün karbon - hidrojen bağları apolar, oksijen - hidrojen ve karbon - oksijen bağları ise polar özelliktedir. Bir başka deyişle molekülün bir ucu polar özellik, öteki ucu ise apolar özellik gösterir.  Dolayısıyla  alkol çeşitleri hem polar hem de  apolar maddeler için iyi bir çözücüdür.

Kirler özellikle yağ v.b apolar organik maddeleri içerirler. Su daha önce de belirttiğimiz gibi polar bir çözücüdür. Yukarıda bahsettiğimiz gibi benzer benzeri çözer ilkesinden hareketle su ve kirler bir biri içerisinde çözünmez. Yani su molekülleri kirin etrafını sararak, ortamdan uzaklaşıtırılması için yeterli değildir. Bunu için ortama temizleyici bir maddenin ilave edilmesi gerekmektedir. Temizleyicinin yapısında su ve sabun gibi hem polar hem de apolar kısımların olması gerekmektedir. Bu özellikteki temizleme maddesi suya eklenince hidrofobik kısım yağ molekülleri ile etkileşerek; etraflarını sarar. Hidrofilik kısım ise su molekülleri etkileşip, kirle etkileşmez. Etrafı sarılan yağ tanecikleri birbirlerinden ve yüzeyden ayrılır, su içerisinde dağılırlar. Böylelikle kir yüzeyden ayrılır ve su ile ortamdan uzaklaştırılır.

Sabun ve Deterjan Farkı

Sabun ve deterjan her ikisi de kirleri ortamdan uzaklaştırma özelliğine sahip olsa da, temel kimysal yapı bakımından farklılık gösterirler. Ayrıca temizleme oranları ve şartları da birbirinden farklıdır. Bu farklılıklar tablo-1’de özetlenmiştir.

Sabun
Deterjan
Tanım: Uzun-zincirli bir yağ asidinin soydum ve potasyum tuzudur. 
Tanım: Deterjan, petrol türevlerinden elde edilen, temizleme, arıtma özelliği bulunan, toz, sıvı veya krem durumunda olabilen kimyasal maddedir
Suyun yapısında doğal olarak bulunan kalsiyumla çözünmeyen bileşik meydana getirir. Bu da kirlerin ortamdan uzaklaştırılmasını zorlaştırır.
Deterjanlarda böyle bir sorun yoktur. Deterjanların yapısında bulunan fosfatlar kalsiyum ve mağnezyumu tutarak; bu etkiyi bertaraf ederler.
Sabunlar suda çöker ve ortamda leke bırakırlar. Çünkü sabun suda doğal olarak bulunan mineral ve asitlerle reaksiyona girince; çözülmesi ve suyla ortamdan uzaklaştırılması zor moleküller oluşur.
Deterjanlarda böyle bir reaksiyon meydana gelmez, deterjanlar ortamda leke bırakmazlar.
Kullanma sularının yapısında kalsiyum ve mağnezyum bulunur ve sertlikleri orta derecedir. Sabun yanlızca yumuşak sularda en iyi temizliği gerçekleştirir.
Deterjanlar hem yumuşak hem de sert sularda temizlik yapabilirler.
Sert sularda köpürmez.
Sert sularda iyi köpürür. Ancak bu temizlik açısından olumsuzluk yaratmasa da yıkama sonrası atık suyun arıtımında dezavantaj yaratır. Su kirliğine sebep olabilir.
Tablo-1: Deterjan ve Sabunun Farkı.

Deterjan Formülasyonun Temel Maddeleri

1-Yüzey Aktif  Maddeler

Deterjanların ana maddesini yüzey aktif maddeler oluşturmaktadır. Yüzey aktif madde suda veya sulu bir çözeltide çözündüğünde yüzey gerilimini etkileyen (çoğunlukla azaltan) kimyasal bileşiktir. Yüzey aktif maddeler aynı zamanda iki sıvı arasındaki yüzeylerarası gerilimi de etkiler.Yüzey aktif maddeler suyu seven (hidrofilik) ve suyu sevmeyen (hidrofobik) kısımlardan oluşur. Yüzay aktif maddeler yüzey gerilimini azaltarak, yıkama işleminin temizleme ve köpük oluşturma görevini yerine getirirler. Yüzey aktif maddeler 4 çeşittir:
-Anyonik Aktif Maddeler:
Sentetik temizlik maddelerinde (çamaşır-bulaşık deterjanları, halı yıkama şampuanı vs.) en çok kullanılan yüzey aktiftir. Etkisi ve çözünürlüğü sıcaklıkla artan anyonik maddeler hafif kirleri çıkarıcı özelliğinden dolayı güvenlidir. (Örn: Sabun)
-Katyonik Aktif Maddeler:
Kir çıkarma özelliği zayıf olan katyonikler aynı zamanda pahalıdır. Birbirini nötralize edeceğinden anyoniklerle birlikte kullanılmaz. Daha çok yıkama sonrası işlemlerine uygun olan katyonikler genellikle çamaşır yumuşatıcı ve (çamaşır suyu gibi) dezenfektanlarda kullanılır. Antiseptik özelliği nedeniyle, daha çok sanitasyonda tercih edilir. Özellikle sert yüzeyler, katyonikle temizlendikten sonra daha geç toz tutmaktadır.
-Non-İyonik Aktif Maddeler:
Katyonik ve anyoniklere oranla daha pahalı olan non-iyonik yüzey aktifler, güçlü kir çıkarma özelliğine sahiptir. Non-iyoniklerin su sertliğinden ve düşük sıcaklıktan etkilenmemesi, yağ bazlı kirleri en iyi şekilde çıkarması ve sentetikler için uygun olması, diğer önemli özellikleridir. Köpüksüz olduğundan otomatik yıkayıcılar için elverişlidir. Hem katyonik, hem anyonikle birlikte bulunabilir.
-Amfoterik Aktif Maddeler:
Amfoterik aktif maddelerin yapıları oldukça karmaşıktır ve en az kullanılan yüzey aktiftir. Temizleme gücü yüksek ve cilde zararsızdır. Daha çok kozmetik sanayinde tercih edilmektedir.


2-Köpük Düzenleyiciler:
Formülasyonda yüzey aktif maddelerin yanında bir köpük düzenleyici ve bir stabilizatör (dayanıklaştırıcı) kullanılması gerekmektedir. Bu maddeler direkt olarak kiri temizleme ile ilgili değil, köpüğün oluşumu ve kalıcığıyla ilgilidir. Belirli yüzey aktif maddelerle belirli köpük düzenleyiciler kullanılmaktadır.

3-Yardımcı Maddeler:

Yardımcı maddeler deterjanın temizleme gücünün arttırılmasına katkıda bulunmaktadır. Örneğin sert sulardaki kalsiyum ve mağnezyum iyonlarını tutmak için kompleks fosfatlar kullanılmaktadır. Bu özellik deterjanların sert ve yumuşak sularda etkin bir şekilde temizlik yapabilmesini sağlar. Sabunlarda böyle bir yardımcı madde olmadığı için sert sularda temizleme özellikleri azdır.

Yüzey aktif maddeler, köpük düzenleyiciler ve yardımcı maddeler deterjan formülasyonun ana yapısını oluştururlar . Ancak formülasyonda %3 veya daha az oranda katkı maddesine gereksinim duyulur.

4- Katkı Maddeleri:

Katkı maddelerini; beyazlatıcılar, pas önleyiciler, optik beyazlatıcılar, kolloidal taşıyıcılar, dolgu maddeleri (nem çekiciler ve topaklanmayı önleyiciler), dezenfektanlar, parfüm, ovucular, enzimler ve diğer aktif madde katkıları olarak sıralamak mümkündür.

Toz deterjan yapımında kullanılan bazı hammadeler ve işlevleri tablo-2’de özetlenmiştir. Genel itibariyle tüm deterjanlar kullanım amacına bağlı olarak ana bir yüzey aktif madde, bu maddenin etkinliğini arttırmak amacıyla kullanılan yardımcı maddeler ile koruyucu maddeler içermektedir. Seçilecek ham maddeler deterjanın türü ve kullanım amacına, ayrıca haddelerin maliyetine göre değişmektedir.

Ham madde
Kategorisi
İşlevi
Sülfonik Asit(LAB-HSO3)
LABSA
Yüzey Aktif Madde
Deterjanın ana maddesi, asıl temizleme işini gerçekleştiren madde.
Noniyonikler
LS7 ve LS3
Az köpüren Yüzey aktif madde
Toz deterjanda toza yumuşaklık verir.
Laurik etanolamid
Köpük Düzenleyici
Alkilbenzen sulfonat yüzey aktif maddesi ile kullanılan köpük düzenleyicidir.
Lauril alkol
Köpük Düzenleyici
Alkil sülfat yüzey aktif maddesi ile kullanılan köpük düzenleyicidir.
Sud Kostik (%47)
NaOH
Yardımcı Madde
Sülfonik asit sud kostik ile karıştırıp
yapısındaki Na+ ile nötralleşmesi sağlanır.
Sodyum Silikat Alkali
Na2O.2SiO2
Yardımcı madde
Nötrailze edilen LABSA, Sodyum Silikat Alkali ile reaksiyona sokulur. Silikatlar  suyu yumuşatırlar.
Yağ asitleri
Hem yüzey aktif, hem de matik deterjanlarda köpük kesici
Sud kostikle karıştırılıp, sabun özelliği verilir.
Sokalon CP5
Yardımcı madde
Kristal suyu bağlar, suyu yumuşatır.
Sodyum Karbonat
Yardımcı madde
İyi bir alkalite kaynağıdır. Suyun yumuşatılmasını sağlar.
Fosfatlar
Yardımcı Madde
Kalsiyum ve Mağnezyum iyonlarını tutar.
SCMC Tetra Sodyum Tuzu
Yardımcı Madde
Kirlerin toplanıp, tekrar çamaşıra yapışmasını engellemek.
EDTA
Yardımcı Madde
Hammaddelerden ve sistemden gelen ağır metal iyonlarını tutarak suda çözünebilen bir kompleks oluşturmak.
Sodyum Perborat(mono ve tetra)
NaBO3.H2O / NaBO3.4H2O
Yardımcı Madde
Oksijen açığa çıkararak; beyaztlamaya katkı sağlar.
Optik Parlatıcılar
Photine ve Tinopal
Katkı maddesi
Çamaşırların güneş ışığında daha canlı ve
parlak görünmeleri amacıyla ilave edilir. Oksijen bazlı maddelerdir.
Sodyum Sülfat
Na2SO4

Katkı Maddesi
Deterjanın dansitesini azaltmak için ilave edilir. Dolgu malzemesidir.
TAED
Tetra Acetyl Ethylene Diamine
Katkı Maddesi
Perboratı katalizleyerek; aktif oksijenin
aktivitesini arttırıp, düşük sıcaklıklarda bile aktif oksijen vermesini sağlamak.
EDTMP Asit Ethylene Diamine Tetra Methyl Phosphonic Acid
Katkı Maddesi
Ortamda istenmeyen ağır metal iyonları mevcut ise bunların TAED'i bozmasını engeller.
Enzim
Katkı Maddesi
Organik yapılı kirleri (kan, irin vs.) ve yağlı kirleri çözmek. Kirleri parçalayarak temizlenmesine yardımcı olurlar.
Antifoam
EAG
Katkı Maddesi
Matik türü az köpüren deterjanlarda, köpürmeyi engellemek.
Mavi/Yeşil Tanecikler
Katkı Maddesi
Dolgu amacıyla kullanılır. Köpüren deterjanlarda fosfat, az köpüren deterjanlarda karbonalar kullanılır. Boyar maddesi optik beyazlatma özelliğine sahiptir.
Tablo-2: Toz deterjan yapımında kullanılan bazı hammaddeler ve işlevleri.


Sonuç:

Deterjanların temizleme güçleri sabunlardan daha iyidir. Bir deterjan formülasyonu hazırlaken; ana madde yüzey aktif maddedir. Yüzey aktif madde seçimi, kirin ve kirin bulunduğu ortamın özellikleri bağlı olarak değişmektedir. Formülasyona ayrıca yüzey aktif maddenin temizleme gücünü arttıracak ilave kimyasalların da eklenmesi gerekmektedir. Bu yardımcı maddeler; yüzey aktif maddenin türüne göre değişiklik gösterebilmektedir. Deterjan formülasyonlarında yer verilmesi gereken bir diğer konu da köpüktür. Köpüğün düzenlenmesi gerekmektedir. Matik gibi köpük istenmeyen deterjanlarda köpük engelleyici kimyasalların kullanılması zorunludur. Hazırlamak istediğimiz deterjanın türüne bağlı olarak deterjanların yapısına enzim, optik ağartıcı gibi katkı maddelerinin ilave edilmesi deterjanın temizleme gücüne ve kalitesine etki eden faktörlerdir. Tüm bu başlıklar halinde verilen ham madde gruplarından seçilecek kimyasallardan maliyeti düşürecek ve etkin bir temizleme sağlayacak olanlar seçilmelidir. Yani bir deterjan formülasyonu oluşturuken temizleme gücü ve kalitesinin yanında maliyet ekonomisinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Kaynakça

[1] IUPAC, Gold Book, Detergent, http://goldbook.iupac.org/D01643.html Erişim Tarihi: 20.06.2012
[2] Haşim Paralı, Sabun Sanayiinde Geleneksel Metodların Alternatif Teknolojileri, İzmir, 2001.
[3] How Do Detergents Clean?, http://chemistry.about.com/od/howthingswork/f/detergentfaq.htm, Erişim Tarihi:20.06.2012.
[4] Eduard Smulders, Wolfgang Rybinski, Eric Sung, Wilfried Rähse, Josef Steber, Frederike Wiebel, Anette Nordskog, "Laundry Detergents" in Ullmann’s Encyclopedia of Industrial Chemistry 2002, Wiley-VCH, Weinheim.

Devamını Oku »

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Doğal Sinek Kovucular



Daha önceki yazımızda ticari sinek kovucu ürünlerin etken maddeleri ve bu etken maddelerin kimyasal yapısı hakkında bilgi vermiş, sinek kovucu ürünleri alırken ve kullanırken dikkat edilmesi gereken kurallara yer vermiştik. Her zaman doğal ve daha az katkı maddesi içeren ürünlerin kullanımının daha sağlıklı olduğunu söylemekteyiz. Öyle ise her uygulamaya alternatif yeşil uygulamaları da belirtmemiz gerekir. Buradan yola çıkarak doğal sinek kovucular hakkında bilgi vermeye çalışacağız.

Doğal sinek kovucular hakkında bilgi vermeye başlamadan önce bir uyarıda bulunmak uygun olur: Burada belirttiğimiz uçucu yağlar doğal olmalarına rağmen, özellikle çocuklarda kullanırken çok dikkatli kullanılmalı, çoçukların ulaşamayacağı yerlerde saklanmalı, direkt çocukların ciltlerinde kullanılmamalı, öncelikle yetişkinler üzerinde cildin küçük bir kısmında denenmelidir. Yine bu yağların oda spreyi şeklinde kullanılması en sağlıklı olanıdır. Açık havada ise bulunduğumuz alanın etrafına küçük küçük kaplara bu uçucu yağların karışımlarından koymak etkili olabilir. Uçucu yağlar son derece etkili olduğundan bebek ve hamilelerde kullanılırken çok çok dikkatli olunmalıdır. 

Sinek kovucu etkiye sahip doğal uçucu yağların bir kısmı şu şekilde sıralanabilir:

Karanfil
Nane
Citronella
Sedir
Biberiye
Sardunya (Geranium)
Lavanta
Kekik
Rezene
Okaliptüs
Fesleğen
Defne
Tablo-1: Doğal Sinek Kovucu Uçucu Yağlar [1].

Doğal Ucucu Yağların Dezavantajları: Doğal uçucu yağların etkinlik süreleri çok kısadır. Ortalama 30 dakika. Ticari sinek kovucu ürünlerde bu süre minimum 2 saattir ( az miktarda aktif madde içeren formülasyonlarda). Dolayısıyla uzun süre yoğun sinek bulunan bir otamda bulunulacaksa; sık sık uygulamayı tekrarar etmek gerekmektedir. Bu uçucu yağlar veya karışımları direkt deriye uygulanmamalı, derinin küçük bir kısmına uygulanarak; alerji testi yapılmalıdır.

-Karanfil Yağı:
Karanfil yağında bulunan etken maddeler; fenoller (eugenol ve asetil-eugenol), seskiterpenler (a ve b karyofillenler), az miktarda esterler, ketonlar ve alkollerdir.

Karanfil yağının antiseptik,  antifungal, antiviral ve lokal anestezik etkileri bilinmektedir [2].

-Sedir Yağı: Sedir yağını yapısında ağacın yetiştiği bölgeye göre oranları değişmekle birlikte; Thujopsene ( bir keton), cedrol, cedrene (,), copaene, widdrol, methyl thujate, thujic acid, thujaplicin (,) [3].  


 Sedir yağının  kuvvetli antiseptik, diüretik, sedatif ve tonik özelliği bulunmaktadır. Ayrıca yaprakları tütsü olarak kullanıldığında böcek kovucu etkiye sahiptir.

-Lavanta Yağı: Lavanta yağı ana kimyasal bileşenleri a-pinen, limonen, 1,8-cineole, cis-ocimene, trans-ocimene, 3-octanone, camphor, linalool, linalil asetat, caryophyllene, terpinen-4-ol ve lavendulyl asetattır [4]. Lavanta yağı hoş kokusuyla pek çok kozmetik ve deterjan formülasyonuna eklenmektedir. Lavanta yapı yapısındaki kimyasal bileşiklerden 1,8 cineole’un böcek kovucu etkisi bulunmaktadır. Aldığınız lavanta yağında ne kadar çok bu madde varsa kullanacağınız yağın böcek kovucu etkisi o kadar fazla olacaktır.

-Okaliptüs Yağı:  Olaliptüs yağının yapısında a-pinene, b-pinene, a-phellandrene, 1,8-cineole, limonene, terpinen-4-ol, aromadendrene, epiglobulol, piperitone ve globulol bulunmaktadır [5]. Lavanta yağında olduğu gibi bu bileşenlerden böcek kovucu etkiye sahip olan bileşen 1,8-cineole’dir (1,3,3-trimethyl- 2-oxabicyclo[2,2,2]octane veya eucalyptol olarak da isimlendirilmektedir).

-Nane Yağı: Nane yağı bileşenleri; menthol, menthone, 1,8-cineole, methyl acetate, methofuran, isomenthone, limonene, b-pinene, a-pinene, germacrene-d, trans-sabinene hydrate and pulegone’dir [6].  Nane yağı yapısındaki 1,8-cineole ve limonen böcek kovucu etkiye sahip bileşenlerdir. Limonen özellikle bitkilerdeki zararlı böceklerin uzaklaştırılmasında kullanılmaktadır.

-Biberiye Yağı: Biberiye yağı içerinde; a-pinene, borneol, b-pinene, camphor, bornyl acetate, camphene, 1,8-cineole ve limonene bulunur [7]. Biberiye yağı yapısındaki camphor (1,7,7-Trimethylbicyclo [2.2.1] Heptanda-2-on), 1,8 cineole ve limonene böcek kovucu etkiye sahiptir. Camphor (1,7,7-Trimethylbicyclo [2.2.1] Heptanda-2-on) yılan ve sürüngenlerin uzaklaştırılmasında özellikle bir çok ilacın yapısında bulunmaktadır. Ayyrıca böcekler için toksik etkisi bulunduğundan böcek kovucu olarak kullanılabileceği düşünülmektedir [8].


-Kekik Yağı: Kekik yağı;  a-thujone, a-pinene, camphene, b-pinene, p-cymene, a-terpinene, linalool, borneol, b-caryophyllene, thymol ve carvacrol bileşenlerin oluşur [9]. Bu bileşenlerden linalool; koku maddesi olarak sabun, deterjan, şampuan, parfüm ve losyonlarda kullanıldığı gibi pire ve hamam böceği gibi zararlıları yok etmek için de kullanılabilmektedir. Ayrıca bazı sinek kovucu ürünlerde de kullanılabilmektedir. Fakat EPA ( ) aktif madde olarak sadece linalool içeren bu ürünlerin sinek kovmada pek etkili olmadığını bildirmektedir [10].


-Fesleğen Yağı: Yapısında a-pinene, camphene, b-pinene, myrcene, limonene, cis-ocimene, camphor, linalool, methyl chavicol, y-terpineol, citronellol, geraniol, methyl cinnamate ve eugenol bulunur [11].  Fesleğen yapısındaki limonen, camphor, linalol ve citronellol bileşiklerinin böcek kovucu etksi vardır.

- Citronella Yağı: Citronellic acid, borneol, citronellol, geraniol, nerol, citral, citronellal, camphene, dipentene ve  limonene bileşenlerinden oluşur [12]. Citronella yağı içerisindeki citronellal ve limonene böcek kovucu etkiye sahip bileşiklerdir. Citronella yağı ticari böcek kovucularda etken maddesi olarak da kullanılmaktadır. Dipenten rasemik limonene verilen ticari bir isimdir.

-Sardunya (Geranium) Yağı: Yağın bileşimi a-pinene, myrcene, limonene, menthone, linalool, geranyl acetate, citronellol, geraniol ve geranyl butyrate’den oluşmaktadır [13].

-Rezene Yağı: Kimyasal bileşimini; a-pinene, myrcene, fenchone, trans-anethole, methyl chavicol, limonene, 1,8-cineole ve  anisic aldehyde oluşturmaktadır [14].  Anethole gelecek vaadeden bir insektisitir. Annethole içeren uçucu yağlar sivrisinek ve lavralarını öldümek için kullanılabilmektedir. Böceklere karşı oldukça etkili bir bileşiktir. Ayırca hamam böceği vb. bir çok böceği öldürücü etkisi vardır [15].

Defne Yağı: A-pinene, b-pinene, myrcene, limonene, linalool, methyl chavicol, neral, a-terpineol, geranyl acetate, eugenol ve chavicol kimyasal bileşiklerinden oluşmaktadır.

Sinek Kovucu Olarak Ucucu Yağlar Nasıl Kullanılmalıdır?

Limonen, 1,8-cineole, camphor, linalool, citronellol, citronellal, anethole bileşiklerini içeren burada verdiğimiz uçucu yağların biri ve birkaçı karıştırılarak kullanılabilir. Burada önemli olan sinek kovucu etkiye sahip bu bileşiklerin oranıdır. Uçucu yağlar bitkilerden uygun koşullarda ve zamanlarda elde edilmemişse yağın yapısında bu bileşikler ya bulunmyabilir ya ya da çok az bulunabilir. Bu nedenle sinek kovucu amaçla kullanılacak uçucu yağın kalitesi de son derece önemlidir. Yukarıda verdiğimiz yağların yapılarında sinek kovucu bileşiklerin yanında bazıları koku maddesi, bazıları da yapıda bulunan bileşiklerin oksidasyonu sonucu oluşmuş bileşikler veya yapıdaki bileşiklerin türevleridir. Bu maddeler tek tek incelendiğinde bazılarının ağız, solunum, deri ile alınması tehlikeli olabilmektedir. Ayrıca bazıları alerjik ve gözde tahrişe neden olabilmektedir. Bu etkiler bileşiklerin  yüksek konsantrasyonunda yapılan incelemelerde edinilen verilerdir. Uçucu yağ yapısında bu maddeler az bulunduklarından benzer etkiyi göstermeyebilirler. Fakat yine de dikkatli olunmalı, yazımızın başında hatırlattığımız uyarılar göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu yağlar veya karımşımları çok çok az miktarda cilt üzerine uygulanarak kullanılabilir. Fakat Su, alkol veya zeytin yağı ile karıştırılarak kullanmak daha iyidir. Buradaki oran 1/10 olmalıdır. Yani 1 kısım uçucu yağ 10 kısım alkol,su veya zeytin yağı ile karıştırılmalıdır. Böyle bir karışımı püskürtmeli bir şiseye doldurup, evinizde oda spreyi şeklinde de kullanabilirsiniz. Bu ucucu yağlar ayrıca güzel koktukları için hem oda spreyi hem de sivrisinek kovucu etki gösterceklerdir. Alkol veya su karıştırmadan bu karışımları küçük kaplara koyup odanın belli yerlerine koyarak da benzer etkiyi sağlayabilirsiniz. Yağların kokuları kaybolduğu zaman değiştirmelisiniz.

Bazı örnek formüller:

Örnek 1
Örnek 2
Örnek 3
Citronella Yağı : 5 kısım
Citronella Yağı : 5 kısım
Citronella Yağı : 10 kısım
Lavanta Yağı: 5 kısım
Lavanta Yağı: 5 kısım
Sedir Yağı: 10 kısım
Karanfil Yağı:5 kısım
Nane Yağı:5 kısım
Okaliptüs Yağı: 5 kısım
Alkol veya su: 150 kısım
Alkol veya su: 150 kısım
Biberiye Yağı: 5 Kısım


Alkol veya su: 200 kısım
Kısım:Damla veya ml olarak uygulanabilir.
Tablo-2: Bazı örnek formülasyonlar [1].

Sonuç:

Limonen, 1,8-cineole, camphor, linalool, citronellol, citronellal, anethole böcek kovucu etkinliği belirlenmiş kimyasal bileşiklerdir ve bu bileşikler doğal ürünlerin uçucu yağlarında bulunmaktadır. Bu bileşikleri kullanarak; ev yapımı, doğal sinek kovucu ürünler elde edilebilir. Ancak uçucu yağlar doğal olsa da kullanırken son derece dikkat edilmelidir. Doğal olan bu üründen dezavantajı etkinlik sürelerinin kısa olmasıdır. Doğal uçucu yağlardan bu bileşikler elde edilerek, saflaştıma metodları kullanılarak, etken madde miktarı arttırılıp, ticari olarak doğal sinek kovucu ürünler elde edilebilir.

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Sinek Kovucu Ticari Ürünlerle İlgili Yazımızı Okumak için; Tıklayınız.


Kaynaklar

[1] David Fisher, Mosquito Repelling Candles and Essential Oil Blends Natural Mosquito Control, About.com, http://candleandsoap.about.com/od/fragrancesandaromatherapy/a/mosqeoblends.htm, Erişim Tarihi:09.07.2012.
[2] http://tr.wikipedia.org/wiki/Karanfil_(baharat), Erişim Tarihi:09.07.2012
[3] Summary of Data for Chemıcal Selectıon, Cedarwood Oil, http://ntp.niehs.nih.gov/ntp/htdocs/Chem_Background/ExSumPdf/cedarwood_oil.pdf, Erişim Tarihi:10.07.2012.
[6] Peppermınt Oıl Components, http://www.livestrong.com/article/157874-peppermint-oil-components/, Erişim Tarihi:10.07.2012
[7] Ozcan MM., Chalchat JC., Chemical composition and antifungal activity of rosemary (Rosmarinus officinalis L.) oil from Turkey, Int J Food Sci Nutr., 59(7-8):691-8, 2008.
[8] Camphor, http://en.wikipedia.org/wiki/Camphor, Erişim Tarihi: 10.07.2012
[9] B. Imelouane, H. Amhamdı, J.P.Wathelet, M. Ankıt, K. Khedıd and A. El Bachır, Chemical Composition and Antimicrobial Activity of Essential Oil of Thyme (Thymus vulgaris) from Eastern Morocco, Internatıonal Journal of Agrıculture & Bıology, Issn Print: 1560–8530; Issn Online: 1814–9596, 08–358/AWB/2009/11–2–205–208.
[10] Linalool, http://en.wikipedia.org/wiki/Linalool, Erişim Tarihi: 10.07.2012.
[11] Amparo Viña; Elizabeth Murillo, Essential oil composition from twelve varieties of basil (Ocimum spp) grown in Colombia, Journal of the Brazilian Chemical Society, 2003, Erişim Tarihi:10.07.2012
[12] Citronella Oil, C&EN, http://pubs.acs.org/cen/whatstuff/84/8444sci2.html, Erişim Tarihi: 10.07.2012
[14]  Ana Clara Aprotosoaıe, Adrıan Şpac, Monıca Hăncıanu, Anca Mıron, Vıoleta Florıa Tănăsescu, Vasıle Dorneanu, Ursula Stănescu, The Chemıcal Profıle Of Essentıal  Oıls Obtaıned From Fennel Fruıts  (Foenıculum Vulgare Mıll.), Farmacıa, Vol. 58, 1, 46,  2010
[15] Anetol, http://en.wikipedia.org/wiki/Anethole, Erişim Tarihi:10.07.2012

Devamını Oku »

6 Temmuz 2012 Cuma

Sinek Kovucular



Yaz aylarında sineklerle başımız mutlaka belaya girmiştir. Pek çoğumuz sinek kovucu ürünler kullanarak bu soruna çözüm buluruz. Piyasada pek çok sinek kovucu tablet, sprey, mendil, losyon v.b ürün bulmak mümkündür.

Sinek Kovucu Ürünlerin Etken Maddeleri

Sinek kovucu ürünlerde kullanılan bazı etken maddeler:DEET, p -mentan-3,8-diol, soya yağı, sitronella

DEET:
Sinek kovucu ürünlerin pek çoğunda DEET (N,N-dietil-m-toluamid) maddesi bulunmaktadır.

Böcek öldürücü ilaçlarda 1957 yılından beri etken madde olarak kullanılan bu kimyasalın pek çok toksik testleri yapılmıştır. İnsan vücudu DEET’i absorbe eder, ancak 24 saat içinde idrar yoluyla vücuttan atılabilmektedir. EPA tarafından bu kimyasalın, ürün etiketinde yazan güvenlik önemlerine uyulduğu taktirde güvenli olduğu bildirilmiştir [1]. Ancak yine de küçük çocukların bulunduğu ortamlarda kullanılmaması tavsiye edilmektedir. Kanada Sağlık Bakanlığı DEET konusundaki çalışmaları ve önlemleri 2003 yılında revize etmiş ve 6 aydan küçük çocuklarda kullanılmaması, 6 ay ile 2 yaşaındaki çocuklarda en fazla %10 DEET içeren ürünlerin dikkatle kullanılması gerektiği, 2-12 yaş çocuklarda %10 DEET içeren ürünlerin günde en fazla 3 defa uyulanabileceğini bildirmiştir [2].

p -Mentan-3,8-diol  : p -mentan-3,8-diol  böcek kovucularda kullanılan etken maddelerden biridir. Bu madde okaliptüs ağacından elde edilen yağda da az miktarda bulunmaktadır. Bu nedenle bu yağ böcek kovucu olarak kullanılmakta ve Citridiol ticari adıyla da bilinmektedir. DEET kadar etkin bir böcek kovucudur. Doğal olarak elde edilebildiği gibi kimyasal olarak sentezlenmesi de mümkündür [3].  Bu etken madde karasinek ve sivri sinekler üzerine etkilidir.

Akut toksik etki gösterdiğine dair veri yok iken; ancak yine de ciltte tahrişe, göze temasında olumsuz etkileri vardır [4]. Bu aktif maddeyi ihtiva eden sivrisinek kovucular 2 saat kadar bir korunma sağlar. Bu aktif maddeyi ihtiva eden sivrisinek kovucular 3 yaş altı çocuklarda kullanılamaz.

-Soya Yağı: %2 oranında soya yağı ihtiva eden ürünler sivrisineklere karşı 3 saat kadar bir korunma sağlar. Bitkisel kökenli olduğu için bu ürünler her yaş grubunda ve istenilen sıklıkta kullanılabilir.

- Sitronella:  Limonlu Melisa (sitronella) yağı, %14,2 linalool, %12 geraniol, %8,2 sitronelol, %1 sitral içerir. Limon nüanslı taze ot aromasına sahiptir. Sitronella bitkisel kökenli bir böcek koruyucu olup, EPA’nın araştırmalarına göre toksik etkisine rastlanmamıştır [5].


- Picaridin: 1980’li yıllarda Bayer firması tarafından geliştirilmiş bir etken maddedir. Kimyasal olarak; 1-piperidinecarboxylic acid 2-(2-hydroxyethyl)-1-methylpropylester olarak bilinmektedir. Etken madde sinek, kene, sivri sineğe karşı geliştilen sprey, aerosol ve mendillerde kullanılmaktadır. Ağız yoluyla alınması durumunda zehirlidir ve gözleri tahriş eder. Ürün içerisinde belirli limitler içersinde toksik özellik göstermemektedir [6]. DEET kadar etkili bir etken maddedir.


-IR3535:  Merck KGaA  firması tarafından IR3535 adıyla tescil edilmiş bir kimyasaldır. Diğer böcek kovucu etken maddeler gibi toksik testleri yapılarak; toksik olabileceği dozlar belirlenmiş, kullanma talimatlarına uyulduğu taktirde sağlık açısından bir riskin oluşmayacağı bildirilmiştir [7].

Sonuç

Sivrisineklerden korunmada bulunduğunuz koşullara uygun ürün seçimi çok önemlidir. Eğer sivirsineklerin yoğun olduğu bir yere kısa süreliğine gidecekseniz daha düşük konsantrasyonda sivrisinek kovucu sprey yada losyon kullanıp uygulamayı gerektikçe tekrarlayabilirsiniz. Her ne kadar mevcut ürünler sağlığa zararsızlığı yapılan testlerle kanıtlanmış olsa da, bitkisel etken madde içeren ürünlerin kullanımı sağlımız açısından en uygun olanıdır.  Bu ürünleri seçerken ve kullanırken dikkat edilmesi gerekenler şöyle özetlenebilir:
-Kısa süreli sineklerin yoğun olduğu ortamda kullanacağımız ürünlerin etken madde konsantrasyonun yüksek olmasına gerek yoktur. Boş yere yüsek dozda kimyasala maruz kalmamak için bu durumlar için düşük etken maddeleri ürünler tercih edilmelidir.
-Bu ürünlerin koruyuculuk süreleri etken madde ve etken maddenin oranında göre değişmektedir. Dolayısıyla ürün üzerinde yazan bu süreler doldukça tekrar uygulanmalıdır.
-Mümkünden bitkisel ürünlerden elde edilmiş etken maddeli ürünler tercih edilmelidir. (Sitemizde daha sonra doğal sinek kovucular hakkında daha ayrıntılı bilgi verilecektir.)
-Özellikle çocuklar ve bebeklerde bu ürünlerin kullanımına özellikle dikkat edilmeli, etken madde miktarına göre ürün seçilmelidir.
-Ürün seçerken üreticinin kullanma talimatı mutlaka okunmalı, kullanılması riskli yaş grupları için ilgili ürün kesinlikle kullanılmamalıdır.
-Ürünleri ağız yoluyla almamaya dikkat etmeli, göz ve çevresine uygulanmamalı, ağız yoluyla yoğun bir şekilde maruziyet sonucu mide bulantısı, kusma gibi zehirlenme belirtileri görüldüğünde en kısa zamanda sağlık kuruluşuna başvurmaldır. Göze maruziyet durumunda göz ve çevresi bol su ile yıkanmalı, kalıcı kızarıklık, görme bozukluğu gibi durumlarda acilen bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
-Bu tip ürünler cilde uygulanmadan önce cildik küçük bir noktasına uygunlanarak; alerji testi yapılmalı, ciltte kaşıntı, kızarıklık, şişlik gibi etkiler görülmüyorsa; tüm cilde uygulanmalıdır.
-Bu etken maddeler çok sayıda dermatolojik ve toksik testten geçirilerek; güvenirlikleri kontrol edilmelerine karşın, sentetik ürünler yerine bitkisel kökenli olanların tercih edilmesi daha doğru bir davranıştır.

 Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Ticari Sinek Kovucular ile İlgili Yazımızı Okumak için Tıklayınız.

Kaynaklar
[1] Pesticides: Topical & Chemical Fact Sheets: The Insect Repellent DEET, EPA (U.S. Environmental Protection Agency), Erişim Tarihi:28.06.2012, http://www.epa.gov/opp00001/factsheets/chemicals/deet.htm .
[2] Health Canada, Consumer Product Safety, Re-evaluation Decision Document: Personal insect repellents containing DEET (N,N-diethyl-m-toluamide and related compounds), Erişim Tarihi: 28.06.2012,
[3] p-Menthane-3,8-diol, Wikipedia The Free Encyclopedia, Erişim Tarihi:28.06.2012, http://en.wikipedia.org/wiki/P-Menthane-3,8-diol
[4] p-Menthane-3,8-diol (011550) Biopesticide Registration Eligibility Document, EPA (U.S. Environmental Protection Agency), http://www.epa.gov/oppbppd1/biopesticides/ingredients/tech_docs/tech_011550.htm, Erişim Tarihi: 28.06.2012
[5]EPA,  R.E.D. FACTS: Oil of Citronella
[6] Pıcarıdın Technıcal Fact Sheet, http://npic.orst.edu/factsheets/Picaridintech.pdf, Erişim Tarihi:02.07.2012

Devamını Oku »

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Kolada Alkol Tartışması



Bir çok internet sitesinde ve gazetede ‘Kolada Alkol Çıktı!’ haberleri yer aldı. 60 Millons de Consommateurs’ (60 Milyon Tüketici) dergisi, Fransa Ulusal Tüketim Kurumu'nun (INC) kolalı içecekler üzerindeki araştırmasının sonuçlarına açıkladı. Habere göre ünlü markaların litresinde 10 mg alkol bulunduğu açıklandı. Ayrıca litre başına 100 gramdan fazla, yani 20 küpe eşit şekere rastlandığı bildirilmiştir [1].

Ülkemizde kola içecekleri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Alkolsüz İçecekler Tebliği’ne  tabidir. Tebliğe göre; su ve kendine özgü aroma maddeleri ve/veya diğer bileşenler ve/veya kafein ile şeker ilave edilerek veya edilmeden tekniğine göre üretilen ve karbondioksit ile gazlandırılmış olan içeceğe ‘kola’ denilmektedir [2]. Markadan markaya değişmekle birlikte genellikle kolanın içeriğinde; foѕforik asit(E338), kαfein, kαrαmel (E150), CO2 Gαzı (E290-Kαrbondiokѕit), kαrmin (E120), suni tαtlαndırıcılar: Aѕpαrtαm(E951), aѕeѕülfαn(E950), sαkαrin(E954) yer almaktadır.

Bu alkol neden geliyor?

Kola firmalarından yapılan açıklamaya göre; formülasyonda alkol yoktur, fakat üretim sürecinde kendiliğinden meydana gelmektedir. Alkolsüz İçecekler Tebliği’ne göre; tebliğ kapsamında yer alan içeceklerde üretimin doğasından kaynaklanabilecek etil alkol miktarı en çok 3,0 g/L, laktik asit miktarı en çok 0,6 g/L, uçucu asit miktarı en çok 0,4 g/L olmalıdır [2]. Formülasyonda yer almasa da üretimin doğası gereği fermantasyonla bir miktar alkol oluşabilmektedir ve haberde yer alan miktar yasal olarak izin verilen miktarın çok çok altındadır.

Organik besin monomerlerinden oksijen kullamaksızın ATP sentezlemek üzere gerçekleştirilen reaksiyonlara fermantasyon ya da mayalanma denilmektedir. Bu reaksiyonlar bakteriler, mantarlar ve diğer mikroorganizmalar aracılığıyla gerçekleşmektedir.  Fermantasyonda glikoz veya başka bir molekül  hidrojenlerini kaybederek; enerji sentezi gerçekleştirilir. Fermantasyon glikozun fermantasyonunda genelde en sık üretilen basit bileşik pirüvat veya ondan türemiş bir veya birkaç bileşiktir (etanol, laktik asit, hidrojen, bütirik asit ve aseton gibi.) Fermantasyon anaerobik şartlarda, yani oksidatif fosforilasyon olamadığı durumlarda, glikoliz yoluyla ATP üretimini sağlayan önemli bir biyokimyasal süreçtir. Kola bileşimde yer alan şeker (glikoz) fermantasyona uğrayarak alkol meydana gelebilmektedir.

Glikozun fermantasyonu sonucu yukarıdaki basamaklar gereği alkol oluşmaktadır. Ancak glikoz fermantasyonuda bu yanlızca bir yoldur. Yani glikoz fermantasyonunda yanlıca alkol oluşmayabilir. Kolada da fermantasyon meydana gelmeyebilir, gelebilir, formantasyon sonucu yanlızca alkol oluşmayabilir. Bu nedenle oluşan alkol miktarı çok az miktarda kalabilir.

Sonuç

Bu şekilde fermantasyon sonucu alkol oluşumu yanlızca kolada değil, tüm içeceklerde meydana gelebilir. Fermantasyona uğrayan ürün miktarına bağlı olarak; oluşabilecek alkol miktarı değişebilmektedir.


Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Kaynaklar
[1] Kolada Alkol Bombası, Haber Vitrini, http://www.habervitrini.com/haber/kolada-alkol-bombasi-614155/, Erişim Tarihi:02.07.2012
[2] Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Alkolsüz İçecekler Tebliği, Yayımlandığı R.Gazete:15.06.2007-26553, Tebliğ No: 2007/26, http://www.gkgm.gov.tr/mevzuat/kodeks/2007-26.html, Erişim Tarihi:02.07.2012


Devamını Oku »

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Meyve Suları




Meyve türevli içecekler, içerdikleri meyve oranına göre dört ana kategoriye ayrılmaktadır: Meyveye yakınlık sıralarına göre meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek ve aromalı içecek. Sağlam, olgun, taze veya soğukta muhafaza edilmiş meyvelerden, tek meyveden veya daha fazla meyvenin karışımından elde edilen, elde edildiği meyve ve meyvelerin karakteristik renk, aroma ve tadına sahip, fermente olmamış ancak fermente olabilen ürünlere meyve suyu denilmektedir [1]. Meyve suları %100 oranında meyve içeren içecek grubudur. Katkı maddesi içermez. Meyveler; ayıklama, yıkama, sınıflama,sap ayırma, çekirdek çıkarma, meyvenin parçalanması,mayşenin ısıtılması, presleme, durultma, filtrasyon, pastörizasyon işlemlerinin ardından ambalajlanarak satışa sunulmaktadır. Her türlü meyveden %100 meyve oranlı meyve suyu yapılamamaktadır. Portakal, elma, nar gibi meyvelerden %100 meyve oranlı meyve suyu yapılabilmesine karşın, kayısı ve şeftali koyu kıvamlı oluğu, vişne ve limon ekşi oldukları için %100 meyve oranlı meyve suyu üretimine uygun değildir. %100 meyve oranlı meyve suyu üretimine uygun olmayan meyvelerden elde edilen meyve suları, su ile karşıltırılıp, şeker ilave edilerek satışa sunulmaktadır. Bu ürünler meyve nektarı olarak adlandırılmaktadır. Meyve nektarları Türk Gıda Kodeksi, Meyve Suyu ve Benzeri Ürünler Tebliği’ne göre; meyve suyuna, konsantreden üretilen meyve suyuna, meyve suyu konsantresine, meyve suyu tozuna, meyve püresine veya bunların karışımına, su ve şekerlerin ve/veya balın ilave edilmesiyle elde edilen, fermente olmamış ancak fermente olabilen ürün olarak tanımlanmaktadır [1]. Meyve nektarları tebliğde belirtilmiş meyve türüne göre değişiklik göstermekle birlikte, genellikle %25-90 oranında meyve içeren içecek grubudur. Meyve nektarlarında asitliği düzenleyici E 330 (sitrik asit) ve E 300 (askorbik asit) kullanılmaktadır. Bu katkı maddeleri sağlığa zararlı değildir.

Meyvelerden elde edilen bir diğer grup olan meyveli içecekler en az %10 oranında meyve içeren içeceklerdir. Bu içeceklerdeki meyve miktarı %10-25 arasında değişmektedir. Eğer meyve oranı %10’un altındaysa bu içecekler meyve aromalı içeceklerdir. Bunların geri kalanı su, koku ve renk maddesinden oluşmaktadır.  Meyve aromalı içeceklerde kullanılan koku ilgili meyveye özgü tek bir kokudan oluşmaktadır. Renk maddeleri de insan sağlığını olumsuz etkilemeyecek gıda boyası olmalıdır. Bir dönem yaygın olarak kullanılan toz içeceklerde meyve bulunmamaktadır. Bu ürünler tat, koku ve renklendirici boyar maddelerin su ile karıştırılmasıyla elde edilmektedir. Toz içeceklerde çeşitli katkı maddeleri kullanılmaktadır. Her katkı maddesinin olmasa da bazı katkı maddelerinin sağlık yönünden sakıncaları olduğu bilimsel bir gerçektir. 

Meyve İçeceklerinde Pastörizasyon Etkisi

Mikroorganizmaların ölmesi için meyve suyu 95-99 °C'da, 30-60 saniye tutulmakta ve meyve suları hemen 20 °C soğutulmakta ve aseptik bir bölmede ışık ve hava teması kesilip, steril ambalaja doldurulmakta ve aynı anda kapanmaktadır. Böylece meyve suları mikroorganizma üremesi karşı korunmuş olmaktadır. Bu işlem mikroorganizma kontaminasyonuna karşı etkili iken bazı vitamin değerlerinde düşmeye neden olabilmektedir. Özellikle suda eriyen vitaminlerin kaybolmasına neden olabilmektedir. C ve B vitaminlerinin bir bölümü ısıl işlem sonucu kaybolmaktadır. A, D, K vitaminleri ısıl işlemlere daha dayanıklı olmasına rağmen bir miktar bozunmaya uğramaktadır. Bu nedenle meyve sularının taze, hazırlandıktan kısa süre sonra tüketilmesi en sağlıklı olanıdır.

Meyve İçeceklerinde Şeker

Meyve suyu olarak tabir edilen %100 meyve içeren ürünlerde ilave hiç bir madde kullanılmamaktadır. Meyve suları dışındaki, meyve nektarı, meyveli içecek, meyve aromalı içecek ve toz içeceklerde şeker kullanılmaktadır. Son zamanlarda kullanılan şekerin yapısına bağlı olarak; bazı sağlık sorunları yönünden endişeler bildirilmektedir. Meyve içeceklerinde mısır şurubundan elde edilen şekerin yani fruktozun kullanımı; obezite ve diyabet ile ilişkilendirilmeye çalışılmakta ve özellikle çocuklarda bu tür meyveli içeceklerin sınırlandırması gerektiği söylenmektedir.

Şeker pancarından elde edilen, beyaz kristalize sakkaroz; glikoz + fruktozdan oluşmaktadır. Ticari olarak; tek başına fruktoz ise mısır nişastasından elde edilmektedir. Uzun süredir Amerika’da şeker kamışı yada pancarı pahalı olduğu için alternatif olarak mısır şurubu kullanılmaktadır. Fruktoz; bir çok besin maddesinde bulunan altı karbonlu bir monosakkarittir. Beyaz katı bir görünüme sahip olan fruktoz, suda çok kolay çözünür [2].  Fruktoz glikoz ve sakkaroza göre daha tatlı bir şekerdir. Bu nedenle gıda endüstrisinde sıklıkla kullanılmaktadır. Tatlılık derecesi sakkaroza göre %40-70 oranında daha fazladır [ 3, 4 ]. 

Kristalin fruktoz ve yüksek fruktozlu mısır şurubunun çoğu zaman aynı ürün oldukları yanılgısına düşülmektedir. Kristalin fruktoz, genellikle fruktozca zengin bir tür mısır şurubundan üretilen ve sadece fruktoz içeren bir ürün, yani monosakkarittir.  Ancak yüksek fruktozlu mısır şurubu, eşit miktarlarda glukoz ve fruktoz karıştırılarak elde edilmektedir.  Yüksek fruktoz içeren mısır şurubunun tatlandırıcı olarak kullanımı 1960’lı yılların ortasında başlamıştır. Mısır şurubu, gıdaların raf ömrünü uzatması, daha tatlı olması, kurumayı önlemesi, geç kristalleşmesi, fermantasyona uygun olması, özgün tadı maskelememesi ve daha ucuz olması nedeniyle üreticiler tarafından sakkaroz ve glikoz şuruplarınnın yerine tercih edilmektedir. Yüksek fruktoz içeren mısır şurubunun elde edilmesi sırasında, mısır nişastası enzimatik hidroliz ile glikoza parçalandıktan sonra, glikoz moleküllerinin bir kısmı izomerizasyon ile fruktoza dönüştürülmektedir. Piyasada bulunan mısır şurupları, % 42-55 oranında fruktoz ve glikoz içermektedir. 

Metabolik olarak fruktoz sindirime uğradığında hem ATP oluşumuna katkıda bulunmakta hem de kısmen glikoza kısmen de trigliseride dönüşmektedir. Fruktozun glikozdan farklı olarak olarak direkt yağ asitlerine dönüşüyor olması obezite ve karaciğer yağlanması ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Sağlık açısından mısır şurubu şeklinde vücuda alınan fruktozun insulin direnci, trigliserid artışı ve karaciger yağlanmasına neden olduğu bildirilmektedir. [5, 6, 7]. Ayrıca fruktozun mevcut pankreas kanser hücrelerinin laboratuar ortamında çoğalmasına neden olduğu saptanmıştır [8]. Fruktozun insan sağlığı üzerindeki bu etkileri bildirilmesine karşılık; insanlar üzerinde yapılan çalışmalarda, mısır şurubunun sağlık üzerine etkileri çok kısa dönemler için incelendiği için genel bir görüş oluşturmak mümkün yanlıştır. Çalışmalarda elde edilen veriler mısır şurubundaki fruktozdan değil, saf fruktozdan elde edilen verilerdir.

Mısır şurubunun glikoz-fruktoz oranı gıda etiketlerinde belirtilmediğinden ne miktarda fruktoz ya da glikoz alındığı da bilinmemektedir. Şeker Tebliği’nin ambalajlama ve etiketleme bölümünde glikoz şurubunda %5’ e kadar fruktoz bulunabileceği, ürünlerin fruktoz içeriği %5 den büyük ise etiket üstünde belirtilmesi gerektiği bildirilmiştir. Paketlenmiş hazır gıdaların etiketinde genel tanım olarak şeker içerdiği yazılı olup, bunun hangi şeker türünü işaret ettiği belirtilmemektedir.

Hazır gıda ve içeceklere eklenen fruktozun sağlık üzerine olumsuz etkileri hakkında görüş birliği sağlanamamış olda da tüm şeker türlerinin obeziteye neden olması açısından tehlikeli olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Özellikle içeceklerle alınan şeker açlık hissini gidermediği halde yüksek kalori alınmına neden olmaktadır. Bu nedenle günlük şeker ihtiyacının doğal besinlerden alınması, içecekler içerisinde ilave şeker olduğu için bu tür içeceklerin kullanımının azaltılması gerekmektedir. Tüm şeker türlerinin aşırısı alındığında obeziteye neden olduğu ve obezitenin de bir çok hastalığın nedeni olduğu bilinmektedir. Bu nedenle özellikle çocuklarda şeker ilave edilmiş hazır içecek veya yiyeceklerin azaltılması gerekmektedir.

Tüketici olarak nelere dikkat etmeliyiz ?

-Öncelikle ne satın aldığımızı bilmeliyiz. Yukarıda verdiğimiz meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek, meyve aromalı içecek kavramlarına dikkat ederek; ürün tercihinde bulunmalıyız. Meyveli içecekte %100 meyve aramamalı, bir takım düzenleyici kimyasallar içerdiklerini aklımızdan çıkarmamamalıyız.
-Bu ürünlerin üzerinde mutlaka mevye oranları yazmaktadır. Ürünlerin etiketlerini okumayı alışkanlık haline getirerek; içeriğinde çok fazla kimyasal bulunan ürünleri tercih etmemeliyiz.
-Mümkünse meyve sularını hazırlandıktan hemen sonra taze bir şekilde tüketmeye özen göstermeliyiz.
-Meyve suyu kategorisinde, yani %100 meyve içeren ürünlerin etiketlerinde belli oranda su içeriğine rastlanmaktadır. %100 meyve içeriyorsa; bu su nereden geliyor? Her mevsim her meyveyi bulmak güç olduğundan, mevsiminde suyu çıkarılan meyveler daha sonra ambalajlanmak üzere; bozulmalarını önlemek amacıyla suyu uçurularak; konsantre edilmekte ve soğuk hava depolarında saklanmakta, meyve suyu yapımında kullanılacakları zaman uçurulan su kadar ‘insani tüketim amaçlı sular hakkındaki yönetmeliğe uygun su’ ilave edilerek meyve suyu hazırlanmaktadır.
-Meyve suyu ambalajları ışık ve hava geçirmez oldukları için mikroorganizma kontaminasyonuna mağruz kalmazlar. Son kullanma tarihleri dahilinde, ambajları açılmadığı ve uygun koşullarda saklandıkları taktirde güvenle içilebilirler. Bu nedenle ambalajları açılmış, zarar görmüş ve son kullanma tarihleri geçmiş ürünleri kesinlikle satın almayınız.

Sonuç:

Meyve içecekleri, meyve oralarında göre isimlendirilmektedir. Bu içeceklere genel olarak meyve suyu desek de aslında her meyveli içecek meyve suyu değildir. Teknik olarak sadece %100 meyve içerenler meyve suyu olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle aldığımız ürünlerde meyve oranına dikkat etmeliyiz. Doğal meyve sularının sağlık üzerine olumlu etkisi olmasına karşın, meyve içeceklerinde kullanılan şekerin türüne bağlı olarak sağlık yönünden bazı riskler bildirilmektedir. Bunların başında kan şekerini yükseltmelerine karşın, açlık hissini gidermedikleri için obeziteye neden olmaları gelmektedir. Her şeyin çoğu zarar ilkesinden hareketle meyve suları da ölçü bir şekilde tüketildikleri taktirde; sağlık için son derece faydalı içeceklerdir.

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Kaynaklar

[1] Meyve Suyu ve Benzeri Ürünler Tebliği, Yetki Kanunu: Türk Gıda Kodeksi, Yayımlandığı Resmi Gazete: 30.12.2006-26392, Tebliğ No: 2006/56
[2] Wolfgang Wach "Fructose" in Ullmann's Encyclopedia of Industrial Chemistry 2004, Wiley-VCH, Weinheim.
[4] Krause MV, Mahan LK. Food, nutrition and diet therapy. 7th ed. Philadelphia: WB Saunders Company, 1984. Alıntı: Bray GA, Nielsen SJ, Popkin BM. Consumption of high-fructose corn syrup in beverages may play a role in the epidemic of obesity. Am J Clin Nutr., 79(4):537-43, 2004.
[5] Stanhope KL, et al. (2009). Effects of consuming fructose or glucose-sweetened beverages for 10 weeks on lipids, insulin sensitivity and adiposity. J. Clin. Invest. 119: 1322–34.
[6] Havel PJ. Dietary fructose: implications for dysregulation of energy homeostasis and lipid/carbohydrate metabolism. Nutr Rev, 63: 133–57, 2005.
[7]  Bantle JP, et al. (2000). Effects of dietary fructose on plasma lipids in healthy subjects. Am. J. Clin. Nutr. 72:1128–34.
[8] Liu H, Huang D, McArthur DL, Boros LG, Nissen N, Heaney AP. Fructose induces transketolase flux to promote pancreatic cancer growth. Cancer Res. 70(15):6368-76, 2010.



Devamını Oku »