Aktüel Kimya

Biz hayatı kimya ile açıklıyoruz. Kimyasız hayatı düşünemiyor, hayatımıza kimya ile anlam katmaya çalıyoruz. Günlük hayatta kimya ile ilgili ip uçlarını bu blogda veriyoruz.

4 Eylül 2012 Salı

Ftalatlar



Ftalik asidin monohidrik alkoller ile yaptığı diesterlere ftalatlar denilmektedir.  Genellikle plastiklerin esnekliğini arttırmak için kullanılmaktadırlar.  Plastiklere eklendiklerinde uzun polivinil moleküllerin birbirleri üzerinde kaymasına izin verirler. Suda çözünürlükleri düşük, yağda çözünürlükleri yüksektir. Kanserojen özelliğe sahiptirler.

Ftalatlar farmastotatik ilaçların plastik kaplanmasıdan ve besin takviyelerinin viskositelerini kontrol edici, jelleştirici, film oluşturucu, seyreltici, yağlayıcı, bağlayıcı, emülsifiye edici ve süspanse edici ajan olarak kullanımına kadar çok geniş bir kullanınım alanına sahiptiler [1]. Endüstride çok değişik amaçlarla kullanılmaktadır: Kişisel bakım ürünleri (parfümler, losyonlar ve kozmetiklerde boya veya koku tutucu olarak), boyalar (film ya da parlaklık vermek için), endüstriyel plastikler, özel tıbbi aletler ve malzemeler (kan torbası, intravenöz sıvı ve total parenteral beslenme torbaları, infüzyon setleri) farklı fıtalat türleri içermektedir [2].

Ftalatlar ve Sağlık
Ftalatlar; vinil ve plastik kaplarda, gıda ambalajlarında, ev eşyalarında, sabun, losyon gibi birçok vücut bakım ürününde kullanılmaktadır. En çok bilinen ftalat DEHP [di(2etilheksil)] ftalat’ın insanlarda kansere neden olduğu IARC  (Internatıonal Agency For Research on Cancer–Uluslararası Kanser Araştıma Ajansı) tarafından kabul edilmiştir [3]. Bazı ftalat türlerinin karaciğer ve böbrek üzerinde etkili olduğu bildirilmektedir [4].  Araştırmalara göre; bilinen en tehlikeli 2 fitalata (DEHP ve DBP) maruz kalma en çok yiyecekler yoluyla olmaktadır. Ftalat gıdalara, gıdaların ambalajlanmasında kullanılan PVC’den geçmektedir. Yapılan araştırmalar ftalatların genital bozukluklara sebep olmakta, kısırlığa sebep olamaktadır [4]. Ftalatlar prezervatiflerin yapımında da kullanıldığından hem erkek hem de bayanlar bu etkiye maruz kalabilmektedir. Greenpeace tarafından bebeklerin diş kaşıyıcıları ve oyuncaklarında yapılan analizlerde bu ürünlerin %40’ında zararlı ftalat maddesine rastlanmıştır [5].  Bu nedenle Avrupada bir çok ülkede ftalat içeren oyuncak ve diğer çocuklara yönelik ürünlerin satışı yasaklanmıştır. Oyuncaklar için EN 14372 [6] standardı mevcuttur. Ayrıca oyunncaklardaki ftalat miktarı REACH kapsamında değerlendirilmektedir. Ülkemizdeki oynuncaklardaki ftalat Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelik [7] kapsamında değerlendirilmekte  kullanılan ftalat türünün ürünün ağırlığını %0.1’inden fazla olamayacağını bildirmektedir. Bazı Tüketici Ürünlerinin Tehlikeli Kimyasal Madde İçeriğine Yönelik Piyasa Gözetimi ve Denetimine İlişkin Tebliğ [8] hükümlerine göre bazı ürünlerdeki ftalat türlerinin analiz edilmesi ve yasal limite uyması zorunludur.

Kimyasalın Genel Adı
CAS NO
Kimyasalın Adı
Limit
Test Edilecek Ürünler

FTALATLAR

117-81-7
Bis (2-etilheksil)fitalat (DEHP)

% 0.1
(Kütle Bazında)
- Çocuk bakım gereçleri
- Kalemler ve defterler (plastik kısımlar), silgi, yapıştırıcı, makas, kalemtıraş, cetvel, koli bandı, bant, yapışkan notluk, şerit ve sıvı düzeltici
-Boya kalemleri ve boya malzemeleri (oyun hamuru ve parmak boyaları hariç)
-Beslenme çantası, okul çantası, sırt çantası, resim çantası, kalem kutusu
-Yiyecek taklidi ürünler
-Yüzme öğretmeye yardımcı ürünler
-Jimnastik minderleri, güneşlenme yatakları, deniz yatağı vb.
-Tekstil ürünlerindeki plastik baskılar ve aksesuarlar
-Yağmurluklar, spor ayakkabılar, plastik terlikler
84-74-2
Dibütil fitalat  (DBP)
85-68-7
Benzil bütil fitalat (BBP)
28553-12-0 ve 68515-48-0
Di-‘izononil’fitalat (DINP)
26761-40- ve68515-49-1
Di-‘isodesil’fitalat (DIDP)
117-84-0

Di-n-oktil fitalat (DNOP)
      Tablo-1: Ftalat miktarı sınırlandırılan ve analiz edilmesi gereken ürünler [8].

Danimarka Çevre Koruma Ajansı 2008 yılında çocukların silgileri ağızlarına alaları, ısırmaları, çiğnemeleri, küçük parçalara ayırıp yutmalarının tehlikeli olabileceği konusunda uyarı yapılmıştır [9]. Bazı kızlarda fltalata mağruziyet ile erken ergenlik arasında bir ilişki olduğu bulunmuştur [10]. Bazı çalışmalarda flatların tek başlarına değil faklı kimyasallarla bir araya geldiğinde sağlık için tehlikeli olacağı vurgulanmıştır [11].

Sonuç

Günlük hayatımızda kullandığımız pek çok üründe ftalatın farklı çeşitlerinin bulunma olasılığı yüksektir. Ftalatın türüne bağlı olarak uçucu da olabilmekte, solunum yolu ile de vücuda alınabilmektedir. Ftalatlara mağruz kalma sonucu kanserden kısırlığa, karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarından erken ergenliğe, astım ve solunum güçlüğünden hormanal bozukluk ve doğum anamolilerine pek çok sağlık problemi meydana gelebilmektedir. Bazı araştırmacılara göre ftalatları sağlık yönünden etkisi diğer kimyasallarla birleşince daha da artmaktadır. Bu etkilerden korunmak adına Tablo-1 verilen ürün gruplarına özellikle dikkat etmeli, güvenilir olmayan marka ve ürünlerin kesinlikle alınmaması gerekmektedir. Ftalatlara mağruziyetten en fazla çocuklar etkilendiği için çocuklarımız için alacağımız ürünlere özelliklikle dikkat etmeliyiz.


Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Kaynaklar
[1] Phthalate, Wikipedia Free Encyclopedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Phthalate, Erişim Tarihi:14.06.2012
[2] Bradbury J., UK panics over phthalates in babymilk formulae. Lancet 1996; 347: 1541.
[4] Chan PKL, Meek ME. 1994. Di-n-butyl phthalate:  Evaluation of risks to health from environmental exposure in Canada. J Environ Sci Health C Environ Carcinog Ecotoxicol Rev 12(2):257-268.
[5] Ruth Stringer, Paul Johnston & Bea Erry, Greenpeace Research Laboratories, University of Exeter, 2001. Toxic chemicals in a child’s world: an investigation into PVC plastic products. http://www.bvsde.paho.org/bvstox/i/fulltext/child/child.pdf, Erişim Tarihi:14.06.2012
[6] EN 14372, Child use and care articles - Cutlery and feeding utensils -Safety requirements and tests, http://www.ce-inc.org/picture/17594671676.pdf, Erişim Tarihi: 14.06.2012
[7] Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarihi: 26.12.2008 Resmi Gazete Sayısı: 27092 Mükerrer.
[8] Bazı Tüketici Ürünlerinin Tehlikeli Kimyasal Madde İçeriğine Yönelik Piyasa Gözetimi ve Denetimine İlişkin Tebliğ, Resmi Gazete Tarihi: 02.04.2011 Resmi Gazete Sayısı: 27893.
[9]  Phthalates in school supplies,  http://copublications.greenfacts.org/en/phthalates-school-supplies/, Erişim tarihi:15.06.2012
[11] Waring, RH & Harris, RM, Endocrine disrupters – a threat to women's health?,  Maturitas, 68, 111-115, 2011.

Devamını Oku »

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bilinçli Deterjan Kullanımı



Deterjanlar, petrol türevlerinden elde edilen, temizleme ve arıtma özelliği bulunan, toz, sıvı veya krem durumunda olabilen kimyasal maddeler olarak tanımlanmaktadır. Deterjanlar günlük hayatımızda odukça büyük yere sahiptir. Burada deterjandan kasıt sadece çamaşır deterjanı değil, bulaşık deterjanı, sıvı sabun, yağ çözücü deterjanlar, ovma deterjanları, halı yıkama deterjanları...’dır.  Toplumumuzdaki yanlış algılardan biri; ‘fazla deterjan, daha iyi temizlik’ demek olduğudur. Fazla deterjan kullanmak daha iyi temizlik demek değildir. Su içerisinde çözünebilecek maksimum deterjan miktarı bellidir. Bu maksimum miktar aşıldığında fazladan ilave edilen deterjan suda çözünmez, kalıntı olarak kalır.  Deterjan türüne, kalitesine, kirin yoğunluğuna ve yıkama suyunun sertliğine bağlı olarak kullanılacak deterjan miktarı değişiklik gösterir. Gereğinden fazla deterjan kullanımı sağlık ve çevre açısından tehlikeli olduğu gibi ekonomik kayıplara da neden olmaktadır.

Çevre ve Deterjan

Neredeyse bir çok deterjanın formülasyonunda kompleks fosfat bileşikleri yer almaktadır. Bu fosfatlar suyun yapısında bulunan ve suya sertlik veren kalsiyum  ve mağnezyum iyonlarını tutarak deterjanların temizleme gücünü arttırmak için deterjanlara eklenmektedir. Deterjanın gücünü arttıran bu bileşikler çevre açısından son derece tehlikelidir. Arıtılmadan nehir, göl, deniz ortamına verilen fosfatlı atık sular özellikle durgun sularda sudaki oksijen miktarını azaltarak; ötrofikasyona neden olmakta ve su ortamındaki canlı yaşamının yok olmasına sebep olmaktadır.  Bu ötrofikasyon türü fosfat kirlenmesi olarak da bilinmektedir. Gereğinden fazla deterjan kullanmayarak fosfat kirliğinin azalmasına katkıda bulabiliriz.

Çevre açısından deterjanların bir diğer tehlikeside; deterjanların ana maddesi olan yüzey aktif maddelerin biyolojik parçalanabilirliğidir. Deterjan yapımında en çok kullanılan yüzey aktif madde olan LAB (lineer alkil benzen sülfonat) bakteriler tarafından daha kolay parçalanabilmektedir. Bu madde yağ asitlerinde olduğu gibi düz zincirli bir grup ihtiva eder ve LAB gibi düz zincirli karbon bileşikleri bakteriler tarafından daha kolay parçalanırlar. LAB gibi bakteriler tarafından kolay parçalanır yüzey aktif maddeleri yumuşak deterjan aktif maddesi olarak adlandırılmaktadır.  Dodesil Benzen (DDB) gibi dallanmış karbon bileşikleri ise bakteriler tarafından parçalanamamaktadır. DDB gibi bakteriler tarafından parçalanamayan yüzey aktif maddelere de sert deterjan aktif maddesi denilmektedir. AB mevzuatı gereğince deterjanlar 28 gün içerisinde en az %60 düzeyinde parçalanabilir olmalıdır. Parçalanmayan deterjanlar su kirliğine neden olmakta, bu kirli suların içme-kullanma sularına karışması sonucu insan sağlığı da etkilenebilmektedir. Bu nedenle deterjan üreticilerinin maliyet pahasına da olsa; parçalanabilirliği yüksek aktif maddeler kullanması gerekmektedir. Bu konuda tüketicilerin özellikle duyarlı olarak biyoparçalanabilirliği yüksek ürünleri tercih etmesi, bu konuda yetkili mercilerin düzenli denetimler yaparak; parçalanmayan ürünlerin kullanımını engellemesi gerekmektedir. Özellikle merdiven altı olarak tabir edilen açık olarak satılan deterjanlarda daha ucuz olduğu için DDB gibi biyolojik parçalanabilirliği düşük aktif maddeler kullanılmaktadır.

Deterjanlarda kullanılanılan çevre açısından bir risk oluşturan bir diğer kimyasal da klorlu bileşiklerdir. Deterjanların yapısında bulunabilen klorlu bileşikler organik ve sentetik maddelerle trihalometan bileşiklerini oluştururlar. Kloroform (CHCl3), diklorobromometan (CHCl2Br), dibromoklorometan (CHClBr2) ve bromoformdan (CHBr3) oluşan 4 bileşiğe toplam triholometanlar denilmektedir (TTHMs). Bu bileşiklerin kanserojen olduğuna dair şüpheler vardır. İçinde asılı partiküllerin yer aldığı sularda klorlama yapıldığında bu maddelerin oluşma ihtimali daha fazladır. Ayrıca deterjanların yapısında bulunan bu klorlu bileşikler suların temizlenmesini sağlayan yararlı bakterin ölümüne neden olduğu için çevre açısından tehlikelidir.

Deterjanlar ve Sağlığımız

Deterjan içerisinde bulunan yüzey aktif maddeler dışında temizleyici, beyazlatıcı, yumuşatıcı, köpürtücü, parlaklık verici ya da antiseptik özellik veren katkı maddelerinin insan vücuduna su, gıda ve diğer yollardan girdikdiğinde dokularda iritasyon sonucu olumsuz etkilere neden olabilmektedirler. Bu iritasyon sonucubir çok  kanser türü oluşabilmektedir.

Deterjanlar ortamdan kiri uzaklaştırdıktan sonra, temizlediği ortam üzerinde bir film tabakası oluştururlar ve çok iyi durulanmazsa bu film tabakası giderilemez. Aynı etki fazla deterjan kullanımında da görürlür. Bu film tabakasının içerdiği kimyasal maddeler; tabak, çatal, tencere gibi mutfak araç-gerçlerinde ise sindirim yolu ile çamaşırlarda ise cilt yolu ile insan vücuduna girmekte ve vücutta çeşitli etkiler gösterebilmektedir.  Sentetik deterjanların içerdiği aktif maddeler, kullanılma sırasına doğrudan doğruya deriye veya ter bezleri yolu ile cildin iç kısımlarına nüfuz eder ve çeşitli cilt hastalıkla­rına (eritem, foliküler nekroz gibi) yol açarlar. Sentetik deterjanlarla akut zehir­lenme çok azdır. Zehirleme etkileri düşüktür. Sindirim yo­lu ile bir kişinin yılda yaklaşık ola­rak 1 gram deterjan aldığı hesaplan­mıştır. Yapılan hayvan deneylerinde bu kadar alınan deterjanın belirgin bir zararlı etki gözlenmemiş­tir. Ancak sağlık açısından yine de deterjan kullanımı sırasında dikkatli olmak ve bilinçli davranmak gerekmektedir.


Deterjan kullanımı sırasında dikkat edilecek noktalar

Fazla deterjan kullanmak daha iyi temizlik demek değildir. Dolayısıyla gerektiği kadar deterjan kullanam gerekmektedir. Kullandığınız deterjan kaliteli ise ve temizlenecek kir ortda derecede ise çamaşırın kg başına 11 gr veya 18 ml derterjan kullanmanız yeterli olacaktır. Fazla deterjan kullanıldığında zaten makinenin deterjan haznesinde kalıntı kaldığını göreceksiniz. Ayrıca durulama performansı düşecek, su ve enerji sarfiyatı yükselecektir. Fazla deterjan kullanımına bağlı olarak köpük oluşumu artacak bu da atık suyun artım maliyetini arttırıcaktır. Fazla deterjan kullanıldığı ve durulama performansı düştüğü için temizlenen ortamdan ulaştırılamayan deterjanlar insan organizması ile temas sonucu insan sağlığı üzerinde de bazı etkilere sahip olabilecektir. Özellikle küçük çocuk ve bebeklerin kullandığı eşyaların temizliğinde bu hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Son bir kaç yıldır deterjan sektöründe yeni bir uygulamaya geçildi: ‘Konsantre Deterjan’. Yüzey aktif madde miktarı arttırılmış, dolgu maddesi azaltılmış normal deterjanlardan daha az kullanılmasına rağmen aynı etkiyi gösteren deterjanlara konsantre deterjan denilmektedir. Bu deterjanlarla normal deterjanlara göre; eskisinden daha az deterjan kullanarak, aynı temizlemeyi sağlamak mümkündür. Konsantre deterjan fikri çevreyi korumak adına son derece önemli olmasına rağmen bazı fırsatçılar normal deterjanları konsatre gibi ambalajlayıp piyasaya sürmekte, tüketiciyi kandırmaktadır. Bu nedenle konsantre deterjan alırken dikkatli olmak gerekmektedir. Konsantre deterjanları kullanırken; normal detrejan kullanımından faklı olarak 1/3 oranında daha az kullanmalıyız. Aksi halde yukarıda belirtilen zararların önüne geçemeyiz.

Aynı durum bulaşık makinesi tabletleri için de geçerlidir. Makine üreticisinin önerdiği ölçüde deterjanı kullanmalıyız. Ayrıca diğer kullandığımı halı şampuanı, oto yıkama deterjanı, yüzey deterjanı v.b deterjanların fazla kullanımı kullanılan yüzeye zarar verebilir. Ayrıca deterjan kalıntısı kalmaması için çok iyi durumlamak da son derece önemlidir.

Açık satılan pek çok deterjanda parçalanamayan aktif madde kullanılmakta ve aktif madde oranı düşük tutularak, dolgu maddesi arttırılmaktadır. Böyle bir deterjan hem temizleme gücü düşük hemde çevre açısından teklikelidir. Bu nedenle böyle deterjanları tercih etmeyerek hem ekonomik katkı sağlar, hem de çevreye zarar vermemiş olursunuz. 

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com

Devamını Oku »

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Enerji İçecekleri




Özellikle büyük şehirlerde yoğun iş temposu ve günlük hayattaki faaliyetlerimiz gereği çok fazla enerjiye ihtiyacımız olabilir. Bu noktada içecek firmaları ‘enerji içecekleri’ni karşımıza alternatif olarak çıkarmaktadır. Enerji içeceklerinin kullanımı 90’lı yıllardan beri özellikle genç tüketiciler arasında giderek artmaktadır. Peki nedir bu enerji içeceklerinin etkileri? Enerji içecekleri; Türk Gıda Kodeksi yönetmeliği, enerji içecekleri tebliğinde (tebliğ no 2006/47) “bileşimindeki yararlanılabilir karbonhidrat içeriği nedeniyle insan vücuduna enerji sağlayan ve ürün özelliklerinde limitleri belirlenen fonksiyonel maddeleri, vitamin ve mineralleri de içerebilen içecekleri ifade eder” şeklinde tanımlanmaktadır [1].

Enerji içeceklerinin içeriği:

Firmalara göre bileşim değişmekle birlikte; enerji içecekleri kafein, gingseng, şeker, vitamin B, carnitine, ginko biloba, taurin, inositol, guarana tohumu, glukoranolakton, creatine içermektedir. En dikkat çekici bileşim kafeindir. Çoğu enerji içeceği fazla miktarda kafein içerir, bu da kısa süreli bir enerji artışına neden olmaktadır. Diğer dikkat çekici içerik şekerler de enerji artışına katkıda bulunurlar. Ancak enerji içeceklerinin sağladığı bu kısa süreli enerji artışları bazı sağlık problemlerine neden olabilmektedir.
Enerji içecekleri tebliğine göre;  enerji içeceklerinin karbonhidratlardan sağlanan enerji değeri 100 ml’de 45 kcal’den az olmamalıdır. Ayrıca ürünlerin kafein miktarı 150 mg/L’den fazla olmamalıdır. Bu Tebliğ kapsamında yer alan ürünlerin bileşimin;
-İnositol                     100 mg/L
-Glukoronolakton      20 mg/L
 -Taurin                  800 mg/L’den fazla olmamalıdır. Alkol miktarı hacmen % 0,05 den fazla olmamalıdır [1].
             
-Kafein: Enerji içeceklerindeki kafein reaksiyon süresini kısaltarak, içeceğin kısa sürede etki göstermesine katkıda bulunmaktadır. Kafein kullanımdan ilk 15 dakika içerisinde etkisini hissettirebilmektedir.  Merkezi sinir sistemini direkt olarak etkilediği için, ortalama 7 saat boyunca; beynin odaklanmasını en üst düzeye taşıma, hafıza performansını iyileştirme, fiziksel performansı iyileştirme, kas onarımı hızlandırma gibi etkiler gösterebilmektedir.


Kafein ve glikozu birlikte içeren enerji içeceklerinin, uzun süreli aktiviteler sonucu oluşan yorgunlukta ve bilişsel performansta iyileşmeye neden olduğu çalışmalar mevcuttur [2, 3].  Günlük alarak alınması gereken kafein miktarı aşılmadıkça, kafeinin sağlık açısından zararı bulunmamasına rağmen, bu doz aşıldığında sinirlilik, gerginlik, uykusuzluk, idrara çıkışta artış, aritmi, karın ağrısı, kemik yoğunluğunda azalma gibi etkiler görülebilmektedir.  Ayrıca kafein etkileri bakımından bazı risk gruplarının  (gebeler, çocuklar, tansiyon ve kalp hastalar v.b) kafein tüketimi konusunda dikkatli olması gerekmektedir. Enerji içeceklerindeki yüksek  kafein ayrıca diüretik etki yaparak; vücuttan aşırı sıvı kaybına neden olmaktadır. Enerji içeceklerindeki kafein miktarı normal sınırlarda olsa da içeriğe eklenen ginseng ve guarana kafeinin etkisini arttırmaktadır [4]. Ayrıca bilinçsiz enerji içeceği tüketimin alınan kafein miktarının günlük alınması gerekenden  daha fazla alınmasına sebep olabilmektedir.

-Ginseng: Pek çok çeşidi olmasına karşılık, yüzyılardır Asya’da hafızayı ve kuvveti geliştirmek için kullanılmıştır. Araştırmaların bir çoğu Asya veya Kore ginsengi olarak bilinen ‘Panax Giseng’ üzerine yoğunlaşmıştır. Giseng Ginsenoside aktif maddesinden oluşmaktadır. Bu aktif bileşenin anti-inflamatuar, anti-oksidant ve anti kanser etkileri bulunmaktadır [5].

Bitki ilaç etkileşimi söz konusu olabilmektedir. Antidiyabetik ilaçlarla birlikte alındığında, hipoglisemi riski bulunmaktadır. Ayrıca diyare, vajinal kanama, şiddetli baş ağrısı, Stevens-Johnson sendromu gibi ciddi yan etkileri de olabilmektedir [4]. Bu nedenle diyabet ilacı kullananlar ile diğer risk grubundaki kişilerin ginsengi tek veya enerji içeceği olarak tüketiminde dikkatli olmaları gerekmektedir.

-Guarana: Güney Amerika kaynaklı ‘Paullinia cupana’ bitkisinin tohumlarından elde edilen uyarıcı özelliği olan bir maddedir. Yüksek oranda kafein, teobromin, teofilin ve tanin içermektedir. 1 gram guarana ekstratı yaklaşık 40-80 mg kafein içermektedir. Fakat guarana içeriğindeki kafein miktarı her zaman,  enerji içeceğinin etiketindeki kafein içeriğine dahil edilmemektedir [6]. Böylece içeceğin içerindeki kafein miktatı normalden daha fazla olmaktadır.

-Taurin: Vücutta protein metabolizması sonucu oluşturulan doğal bir amino asittir.  Methiyonin ve sistinden türetilen sülfür türevi bir aminoasittir.

Vücuttaki nörolojik fonksiyonları ve nörolojik iletişim mekanizmasını kuvvetlendirir. Ayrıca kalp atım ve kas kasılmalarına yardımcı olmaktadır.  Enerji içeceklerinin bileşeni olan ve uyarıcı etkileri olduğu iddia edilen taurinin, yapılan bir çalışmada bu etkisi gösterilememiştir [7].  Enerji içeceklerinde kullanılan taurin doğal taurin olmayıp, sentetik olarak üretilmektedir. Taurinin yüksek doz, uzun süre kullanımının etkileri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır [4].

- Glukoronolakton: Vücutta doğal olarak glikoz yıkımı sırasında oluşan bir bileşiktir. Ancak enerji içecelerinde sentetik glukoronolakton kullanılmaktadır. Bu içeceklerlerde enerji arttırmaya katkı sağlaması için ilave edilmektedir. Enerji içeceklerindeki üç bileşen; kafein, taurin, glukoronolaktan kombinasyonun sağlığa zararı üzerine yeterli çalışma bulunmamaktadır.

Enerji içeceğindeki üç bileşenin (kafein, taurin, glukoronolakton) mental performans üzerine olumlu etkisi olduğu belirlenmiştir. Bu etkiler, kafeinin purinerjik (adenosinerjik) reseptörler ve taurinin reseptör düzenleyici etkisi ile açıklanmıştır [8].

-İnositol: Vitamin B-8 olarak da adlandırılan inositol, bir B kompleks vitaminidir. Fakat vücutta bağırsaklarda zararsız bakteriler tarafından sentezlendiğinden tam olarak bir vitamin olarak kabul edilmemektedir. En yayfın şekli myo-inositoldur.

İnositol yağ asitleriyle birlikte, hücre membranlarının oluşumu için gerekli fosfolipidlerin şekillenmesini sağlar.  Ayrıca vücutta hücreler arası iletişimde rol oynamaktadır.  Yoğun olarak beyin, kalp ve gözün lens tabakasında bulunmaktadır [9]. Günlük ne kadar tüketilmesi veya aşırı tüketiminin zararları üzerine yeterli veri mevcut değildir. 

Karnitin: Karnitin, genellikle karaciğer ve böbreklerde sentezlenen, lizin ve metiyonin amino asitlerinden oluşan bir dördüncül amonyum katyonudur.

Yağların oksidasyonunda rol oynayan amino asit türevidir. Diyette yeterli miktarda bulunmakta ve vücutta sentez edilmektedir. Uzun zincirli yağ asitlerinin mitokondriyal
zardan transportu için gerekli bir kofaktördür. Vücutta doğal olarak sentezlenebildiği için diyetle ek olarak alınmasına gerek yoktur. Enerji içecekleri reklamlarında “yağ yakmak” ve “dayanma gücünü artırmak” için gereklidir iddiaları yer almasına rağmen; apılan bir çalışmada, sporcuların yorucu bir egzersiz sırasında kas karnitin depolarında önemli bir değişiklik olmadığı bulunmuştur [4] .

Yukarıda enerji içeceklerinin içeriğindeki temel maddeleri ve etkilerini kısaca açıklamaya çalıştık. İncelediğimiz bileşiklerin bir çoğu vücuttak doğal olarak sentezlenebilen ve faydaları olan bileşiklerdir. Ancak enerji içeceklerindeki bu bileşikler sentetik maddeler olup, bir arada bulunduklarında farklı etki mekanizması gösterebilme ihtimalleri bulunmaktadır. Her ne kadar bir arada bulunduklarında sağlığa zararlı olduklarına dair yeterli çalışma olmasa da, enerji içeceklerine bu açıdan bakmak gerekmektedir.

Enerji içeceklerindeki büyük yanılgılardan biri spor esnasında veya spordan sonra kullanımıdır. Enerji içecekleri sporcu içeceği değildir. Zaten Enerji İçecekleri Tebliğine [1] göre; etiketlerinde ‘Sporcu İçeceği Değildir’ ibaresinin yazılması zorunludur. Enerji içeceklerindeki en büyük risk kafein oranıdır. Bu oran her ne kadar yasal limitler dahilinde olsa da; enerji içeceklerini bilinçsizce tüketen gençler için tekhlike oluşturmaktadır. 1 porsiyon içecekle günlük alınması gereken doz alınabilir. Fakat aşırı miktarda enerji içeceği tüketimiyle alınması gerekenden daha fazla kafein alınabilmektedir. Bunun sonucu ekstra sıvı ve elektrolit kaybı meydana gelebilir. Kafeine bağlı dehitratasyon sonucu kalp kası zorlanır ve aritmi ve hatta ölümler meydana gelebilmektedir. 2000 yılında İrlanda’da bir basketçi; maç önceside 4 kutu enerji içetikten sonra, basket oynarken ölmüştür. Fakat ölümün enerji içeceğine bağlı olduğuna dair bir bulguya rastlanamamış, aritmiye bağlı kalp bloğu sonuçu öldüğü açıklanmıştır. Kafeine duyarlı olan; yüksek tansiyon, kalıp rahatsızlığı olan vey gebeler gibi kişilerin enerji içeceklerine dikkatle yaklaşmaşı, doktorlarına danışmaları gerekmektedir. Enerji içeceklerindeki bir diğer risk de yüksek şeker oranıdır. Alınan fazla şeker özellikle gelişme çağındaki gençlerde obeziteye neden olabilmektedir.

Enerji içeceklerinin teklikeli olup olmayacağı tartışılırken; son yıllarda özellikle öğrenciler arasında, enerji içeceklerinin alkolle tüketiminin popüler hale gelmiştir. Yapılan araştırmalarda alkol ve enerji içeceğinin birlikte tüketimi, alkol sarhoşluğunun bazı semptomları ile ilgili bireysel algıları azaltmasına karşın, bazı etkiler üzerine bir değişiklik gözlenmemiştir [10]. Alkol de dehidratasyona neden olmakta, enerji içeceği ile alkol bir arada tüketildiğinde bu etki ikiye katlanmaktadır. Ayrıca aşırı uyarıcı ve depresan yüklemesiyle beyine karmaşık sinyaller gönderilmektedir. Ayrıca kefein alkolün uyku oluşturucu etkisini azaltmakta, daha fazla alkol tüketimine neden olmaktadır. Bu sebeple enerji içecekleri kesinlikle alkolle karıştırılarak tüketilmemelidir. Enerji İçecekleri Tebliğine [1] göre; etiketlerinde ‘Alkol ile karıştırılarak veya beraber tüketilmemelidir’ ibaresinin yazılması zorunludur. Bu uyarı dikkate alınmalıdır.

Uyarılar
Enerji İçecekleri Tebliğine [1] göre; enerki içecekleri alkol ile karıştırılarak veya beraber tüketilmemelidir. Çocuklar, 18 yaş altı kişiler, yaşlılar, diabetikler, yüksek tansiyonu olanlar, gebe ve emzikli kadınlar, metabolik hastalığı olanlar, böbrek yetmezliği olanlar ile kafeine hassas kişiler için tavsiye edilmez. Enerji içeceği sporcu içeceği değildir, yoğun fiziksel aktivite sırasında veya sonrasında tüketilmemelidir. Günlük 500 ml’den fazla enerji içeceği  tüketilmesi tavsiye edilmemktedir. Tebliğe göre bu uyarıların etikete de yazılması yasal bir zorunluluktur. Tüketicilerin bu uyarılara uyması, kendi yararlarına olacaktır.

Sonuç
Vücudumuzun enerjiye ihtiyacı olduğu bir gerçek, fakat bu enerji ihtiyacının doğal besinlerden sağlanması son derece önemlidir. Enerji içeceklerinin kısa vadede ve normal dozlarda tüketilmesinin etkisi bulunmamasına rağmen özellikle çocuklarda ve gençlerde uzun süreli aşırı dozlarda tüketilmesi zararlı olabilmektedir. Enerji içecekleri için kutularında yazan uyarılar mutlaka dikkate alınmalı, belirgin rahatsızlığu bulunanlar ile risk grubunda bulunanların doktorlarına danışarak tüketmeleri gerekmektedir. Ayrıca enerji içecekleri alkol veya diğer depresanlarla kesinlikle karıştırılmamalıdır. Enerji içecekleri sporcu içeceği olmadığıdan spor sırasında ve sonrasında tüketilmemeli, bu amaçla sprocu içecekleri kullanılmalıdır.
     
  
Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Kaynaklar

[1] Türk Gıda Kodeksi yönetmeliği, enerji içecekleri tebliği (tebliğ no 2006/47), http://www.alomaliye.com/ekim_06/turk_gida.htm
[2]  Kennedy, D.O., Scholey, A.B.,  A glucose-caffeine “energy drink” ameliorates subjective and performance deficits during prolonged cognitive demand, Appetite, 42, 331, 2004.
[3] Scholey, A.B., Kennedy, D., Cognitive and physiological effects of on “energy drink”: an evaluation of the whole drink and of glucose, caffeine and herbal flavouring fractions. Psychopharmacology, 176, 320, 2004.
[4] Babu, K.M., Church, R., Lewander, W., Energy Drinks: The new eye-opener for adolescents, Clinical Pediatric Emergency Medicine, 9, 35, 2008.
[5] Kiefer D., Pantuso T., Panax Giseng, American Family Physician, 68(8):1539-42, 2003.
[6]  Seifert S.M., Schaechter J.L., Hershorin E.R., Health effects of energy drinks on children, adolescents, and young adults, Pediatrics ,127: 511-528, 2011.
[7] Whirley, B.K., Einat, H., Taurine trials in animal models offer no support for anxiolytic, antidepressant or stimulant effects, Israel Journal of Psychiatry Related Sciences, 45 (1), 8, 2008.
[8]  Seidl, R., Peyrl, A., Nicham, R., Hausre, E.,  A taurine and caffeine-containing drink stimulates congnitive performance and well-being. Amino Acids, 19 (3-4), 635, 2000.
[9] Inositol, Finnish Food Safety Authority Evira ( Finlandiya Gıda Güvenliği Otoritesi Evira),http://www.evira.fi/portal/en/food/information_on_food/food_categories/energy_drinks/vitamins_and_other_substances_added_in_energy_drinks/inositol 
[10]  Ferreira, S.E., Mello, M., Pompeia, S., Effects of energy drink ingestion on alcohol intoxication. Alcoholism, clinical and experimental research, 30 (4), 598, 2006.

Devamını Oku »

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Doğal Deterjan Tariflerinin Kimyası




Doğal ürünlere talebin arttığı günümüzde, bu konuya duyarlılık gösterenler hem doğa hem de sağlık için temizlik ürünlerinde de daha az kimyasal kullanımına yönelmektedirler. İnternette arama yaptığınızda pek çok sitede doğal temizlik ürünü tarifi bulmanız mümkün. Tarifler genellikle karbonat, tuz, limon tuzu veya boraks üzerine kurulu. Bu yazımızda bu tarfileri vermekten çok bu tariflerin kimyasını açıklamaya çalışacağız.

Doğal deterjan Tariflerinde Kullanılan Maddeler

Soda: Bir çok doğal temizlik maddesi tarifinde soda denilmekte, fakat kimyasal olarak iki tür sodadan bahsetmemiz gerekir: Çamaşır sodası diye tabir edilen kimyasal sodyum karbonattır (Na2CO3). Yemek sodası olarak tabir edilen karbonat olarak bildiğimiz ise sodyum bikarbonattır (NaHCO3).

Sodyum karbonat sert sulardaki kalsiyum ve mağnezyum iyonlarını tutarak; deterjan veya sabunun çökmesini engeller. Böylelikle kullanılan temizlik maddesinin daha aktif temizleme yapmasına katkıda bulur. Deterjan formülasyonunda yer alan yardımcı maddelerin görevini yapar. Deterjan formülasyonlarında aynı amaçla kompleks  fosfat bileşikleri kullanılmaktadır. Fakat arıtılmadan nehir, göl, deniz ortamına verilen fosfatlı atık sular özellikle durgun sularda sudaki oksijen miktarını azaltarak; ötrofikasyona neden olmakta ve su ortamındaki canlı yaşamının yok olmasına sebep olmaktadır.  Bu ötrofikasyon türü fosfat kirlenmesi olarak da bilinmektedir. Bu nedenle fosfata alternatif sodyum karbonat kullanımı çevre kirliğinin önlenmesine katkıda bulunmaktadır. Dahası temizlik maddeleri yumuşak sularda daha etkin temizlik geçekleştirdiklerinden daha az deterjan kullanımına katkıda bulur. Sodyum karbonat bir ölçüde de deterjan olarak görev yaparak; lekelerin ortamdan uzaklaştırılmasına katkıda bulunur. Yüksek alkalitesiyle iyi bir su yumuşatıcısı, fakat tek başına iyi bir deterjan değildir. Sabun, deterjan gibi maddelerle kombine edildiğinde iyi sonuç vermektedir. Özellikle doğal temizlik maddesi formülasyonlarında rendelenmiş zeytin yağlı sabun ile birlikte sodyum karbonat kullanımı suyu yumuşatarak sabunun temizleme gücünü arttırmasındandır.

Yemek sodası yani kabartma tozunun da beyazlatıcı, koku giderici, ve temizleme etkisi vardır. Kabartma tozu (NaHCO3) krem temizleme maddelerinin kullanıldığı yerlerde rahatlıkla kullanılabilir. Sodyum karbonat kimyasal özelliği gereği bulunduğu ortamın pH’sını nötralize eder. Nötralize ettiği ortamda tampon gibi hareket eder, ortmın pH’sında önemli değişmelere izin vermez. Leke giderici etkisi yanında, ortamı çizmeden temizler, mutfak, banyo, lavoboda ovarak temizlemeye uygundur. Kabartma tozunun ayrıca koku giderici etkide de bulunmaktadır. Buzdolaplarında, çöplüklerden, lavabolardan koku gidermek amacıyla kullanılabilir.

Tuz: Tuz iyi bir temizleyicidir. Temizlik amacıyla sofra tuzu (NaCI) kullanılabilir. Çözünürlüğe etki eden faktörlerden ikisi ortak iyon ve yabancı iyon etkisidir. Lekenin taşıdığı iyonlardan birini içeren bir kimyasal ortama ilave edilirse; lekenin çözünürlüğü azalır. Buna ortak iyon etkisi denir. Fakat lekenin taşımadığı bir iyon ilave edilirse; bu sefer de yabancı iyon etkisi de denilen tuz etkisi meydana gelir. Yabancı iyon bulunan ortamda az çözünen bileşiğin çözünürlüğü artar. Bu prensiple lekeli ortama ilave edilen tuz suyun temizleme gücünü arttırır. Diğer temizlik maddeleri ile kombine bir şekilde kullanıldığında onların temizleme gücünü arttırmaktadır. Diğer bazı doğal temizlik maddeleriyle temizlik amaçlı kullanılabilir.

Limon Tuzu: Sitrik asit limon tuzu olarak bilinmektedir. Sitrik asit metaller üzerindeki pas ve diğer lekeleri çözme özelliğine sahiptir. Bu nedenle metal yüzeylerin parlatılması amacıyla kullanılır. Sitrik asitin suyun yumuşatma etkisi de bulunmaktadır. Böylece temizleme etkisini arttırmaktadır. Bulaşıkların parlamasını sağlar.  pH’sı düşük olduğu için bakteriler üzerine öldürücü etkisi vardır.

Boraks: Na2B407.10H20 kimyasal formülüyle ifade edilen boraks; su, oksijen, sodyum ve bordan meydana gelen doğal bir mineraldir. Antiseptik, antifungal, antibiyotik özellikleriyle güçlü bir doğal dezenfektandır. Mantar oluşumunu önlediğinden koku giderici olarak kullanılabilir, yine bu özelliğiyle küflenmeyi de önler. Boraks deterjan hammaddesi olarak kullanılmaktadır.  Boraks ve diğer boratlar sıcak su da hidrojen peroksite (H2O2) dönüşerek; beyazlatma, temizletme etkisine sahip olur. pH 9,5 civarıdır, bu özellik temizleme etkisini arttırmaktadır. Diğer kimyasallarla birlikte kullanıldığında tampon özellik gösterir. Mikroorganizları öldürme özelliğine sahiptir. Ayrıca böcek öldürücü etkiye de sahiptir. Tek başına temizlik amaçlı kullanılabildiği gibi, diğer doğal temizleme maddeleri ile kombine edilerek dah etkin bir şekilde kullanılabilir. İnternette kolaylıklık satın alınabilmektedir.

Doğal Sabun Türleri: Doğal temizleme maddesi olarak verilen tariflerin bazılarında bitkisel doğal sabunların rendelenek, amaca göre yukarıdaki maddelerle kombine edilerek kullanılması tavsiye edilmektedir. Sabunların temizleme gücü aslında deterjanlardan düşüktür. Bunun temel nedeni sabunların sert sularda temizleme gücünün zayıf olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla suyun sertliğini giderici maddelerin kullanımı bu dezavantajı giderebilir. Örneğin sabun ile çamaşır sodası birlikte kullanırsa; temizlik aktivitesinin arttığı görülmektedir. Ancak burada kullanılacak sabunun içeriği son derece önemlidir. Zaten amacımız doğal temizlik sağlamak olduğu için sabunun da doğal olması, yapımında bitkisel yağların kullanılmış olması gerekmektedir.  Doğal temizlik maddesi yapımında kullanılan bir diğer sabun türü arap sabunudır. Arap sabunu doymamış yağ asitleri (ayçiçek yağı) ile KOH reaksiyonu sonucu elde edilir. Arap sabunu yapımında viskoziteyi ayarlamak için %5 oranında Na2CO3 ilave edilir. Katı sabunlara oranlara göre daha sıvıdır.

Bazı doğal temizlik maddesi tarifleri:

Kullanım alanı
Formül
Kullanım
Çamaşır temizliği
1 ölçü Boraks,
1 ölçü Çamaşır Sodası, ½ ölçü karbonat.
Makine ve elde yıkama için (elde yıkama için bu maddeleri 1 lt suda karıştırın)
Bulaşık temizliği
1 ölçü boraks,1 ölçü limon tuzu, ½ ölçü karbonat
Makine ve elde yıkama için (elde yıkama için bu maddeleri 1 lt suda karıştırın)
Yer Temizliği
2 lt sıcak su, 2 ölçü doğal zeytin yağlı sabun veya 1 ölçü arap sabunu , 1 ölçü çamaşır sodası, 1 ölçü boraks, ½ ölçü elma sirkesi.
Durulama gerektirmez.
Banyo metal yüzeyler
1 ölçü tuz, 1 ölçü karbonat
Çizmeden temizler
Banyo genel temizlik
1 ölçü boraks, ½ ölçü çamaşır sodası, ½ ölçü karbonat, 1 ölçü doğal sirke
Püskürme şişesine koyup kullanabilirsiniz.
Halılarda kötü koku engelleme
1 ölçü boraks, 1 ölçü karbonat
Halı yüzeyine serperek 3-4 saat sonra süpürün.
Ölçü: 1 su bardağı, Bu formüllerin hepsine güzel koku vermesi amacıyla limon, çam,lavanta, defne yağı gibi doğal koku maddeleri ilave edilebilir. Kokunun keskinliğine göre 10-15 damla eklenebilir.

Sonuç:
Doğal yaşamı amaçlıyor, kendimizi ve çevremizi kimyasallardan arındırmayı amaçlıyorsak; anneannelerimizin uyguladığı yöntemlere geri dönmemiz gerekir. Temizlik teknolojisindeki gelişmeler üstesinden gelinemeyecek lekenin olmadığını göstermektedir. Ancak her kolaylığın ve rahatın bir bedeli olması gerekir. Kimyasallarla zahmetsiz temizliğe alışmış insanlar bu doğal temizlik yöntemlerine ilk etapta adapte olamayabilir, temizlik etkinliğinden memun kalmayabilirler.

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com

Devamını Oku »

26 Temmuz 2012 Perşembe

Kimyasal Silahlar



Kimya bazılarının elinde hayat kurtaran bir araca, bazılarının elinde öldürücü bir silaha dönüşebilir. Son günlerde medyada Suriye ile ilgili haberleri sıkça duymaktayız. Suriye elindeki kimyasal silahları kullanmakla diğer devletlere göz dağı vererek; kendi halkı için bu silahları kullanmayacağını açıkladı. Zaten kendi halkı içim kullanırlarsa bu bir intihar olur, silahı kullananlar da bundan nasibini alırlar. Çok değil biraz gerilere gidersek; Irak lideri Saddam Hüseyin’in de elinde kimyasal silah olduğu ileri sürülmüştü. Acaba tarih tekerrür mü ediyor?.. Bu gündemdeki konudan yola çıkarak bu yazımızda kimyasal silahlar konusunda bilgiler vermeye çalışacağız.

İnsan sağlığını bozucu ve öldürücü etki gösterebilen, çok geniş bir alanda etkili olabilen, gaz veya sıvı haldeki kimyasal maddelere kimyasal silahlar denilmekdir. Kimyasal silahların  ilk defa kullanımı I. Dünya Savaşı sırasında; Almanlar tarafından klorin gazının kullanılmasıyla başlamıştır. Ardından Fransızlar 1915’de fosgen gazını kullanmış ve kimyasal savaş başlamıştır.

Bazı kimyasal silah olarak kullanılan bazı gazlar tabloda verilmiştir:

Sınıfı
Gazın Adı
Sınıfı
Gazın Adı
Boğucu Gazlar
Fosgen (CG)
Kusturan Gazlar
Difenil klor-arsin
Difosgen (DP)
Adamsit
Klorin (CL)
Difenilsiyo-noarsin
Klorpikrin (PS)
Göz Yaşartan Gazlar
Kloroasetofenon (CN)
Sinir Gazları
Sarin (GB)
Orto-klorobenilidin-malononitril(CS)
Tabun (GA)
dibenz (b,f)-1,4-oxazepine (CR)
Soman (GD)
Bromobenzil siyanür
Metilfosfafonotioik asit (VX)
Uyuşturucu Gazlar
3-Quinuclidinil benzilat
Kan Zehirleyici Gazlar
Hidrojen Siyanür
Gizleyici ve Perdeleyici Sis Maddeleri
Titanyum tetraklorür
Siyanojen Klorür
Heksakloretan
Arsin
Beyaz fosfor
Yakıcı Gazlar
Sülfür Mustard (HD)
Nitrojen Mustard (HN) (hardal gazları)
Levisit ( L)
Fosgen oksim(CX)

Kimyasal silahlarda maddenin belirli bir miktarının daima uçucu özelliktedir. Katı ve sıvı kimyasal silah malzemeleri zerrecikler halinde kolayca havayla yayılabilmektedirler. Bu tür bir zerrecik, gaz gibi solunum sistemiyle vücuda girebilmekte, bazı kimyasal silah malzemeleri de derinin içine sızabilmektedir.

Kimyasal silah tehdine karşı alınılabilecek önlemler, kişileri korumaya yönelik olmaktadır. Bir ortamda kimyasal silah kullanıldığında ortamın ilgili kimyasallardan arınması belli bir zaman almaktadır. Yani kimyasal silahlardan insanların etkilenmesinin yanında hayvanlar, bitkiler ve eşyalar da bu etkiden nasibini almaktadır. Bir ortamda kimyasal silah kullanıldığı subjektif (koklama, görme, duyma ve tatma ile teşhis) ve objektif (dedektörler ve erken uyarı ve alarm cihazları ile teşhis) yöntemlerle belirlenebilir. Kimyasal silah kullanıldığı tespit edilen ortamda yapılabilecek en etki korunma yolları olarak; sığınak veya kapalı ortamlarda girmek, koruyucu maske, elbise, eldiven, bot,... vb. giymek, koruyucu ilaçlar, yanıklar için krem, temizleme malzemelerini (su, sabun, deterjan, kireç kaymağı v.b) hazırda bulundurmak sıralanabilir.  

Ev ortamında kimyasal silahlardan korunmanın en etkili yöntemi gaz maskeleridir. Sodyum hipoklorit, sodyum karbonat ve gliserin karışımına gazlı bez daldırılarak; gaz maskesi yapılarak; etkili bir şekilde korunma sağlanabilir. Kimyasal silahlardan korunmaya yönelik hazırlanmış sığınakların olmadığı yerlerde evlerin bir odası camları kapatılıp, çerçeve kenarlarını bantlarla izolo edip, kapı altlarına çamaşır suyu ile ıslatılmış havlu konulmalıdır. Kimyasal silah maddesi ile temas etmiş su, yiyecek içecek veya eşyaya dokunmamak ve kullanmamak gerekmektedir. Kimyasal silah maddesi cilde temas etmişse; sıvı sabun, sabunlu su, sodalı su, bikarbonatlı su, hipkloritli su ile ciltten derhal uzaklaştırılmalıdır. Temastan çok kısa süre sonra müdahale edilmesi yaşama şansını arttırmaktadır.

Barış ve huzur dolu bir dünyada yaşamımız dileğiyle...

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com

Devamını Oku »