Aktüel Kimya

Biz hayatı kimya ile açıklıyoruz. Kimyasız hayatı düşünemiyor, hayatımıza kimya ile anlam katmaya çalıyoruz. Günlük hayatta kimya ile ilgili ip uçlarını bu blogda veriyoruz.
Feniletilamin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Feniletilamin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mayıs 2012 Salı

Aşkın Kimyası


  
Aziz Valentine Roma döneminde yaşamış bir din adamıydı. İmparator 2. Claudius, Roma'yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir hükümdardı. Onun için en büyük problem, ordusunda savaşacak asker bulamamaktı.Ona göre bu durumun tek sebebi Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmak istememeleriydi. İşte bu yüzden, Roma'daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı. Aziz Valentine bu emre karşı gelerek; bir çok din adamı gibi dinsel vaazlar vererek hükümdarın kararının yanlış olduğunu söylüyor, dahası gizlice nikahlar kıyarak hükümdara karşı geliyordu. Sonunda sevenleri kavuşturan Valentine yakalanarak; öldürülmüş ve 14 Şubat 270’de toprağa verilmişti. İşte Bu gün ‘Sevgililer Günü’ olarak kutlanmaktadır. Bu güne ilişki pek çok rivayet bulunmasına rağmen bu onlardan sadece biridir.

Sevginin günü olmaz’, ‘sevgi bir güne sığmaz’, ‘bu gün kapitalizmin bize dayatması’ gibi pek çok tartışmanın ötesinde sevgililer günün merkezinde AŞK vardır. Peki ‘AŞK nedir?’, ‘AŞKın Kimyası Nedir?’

Yunus Emre’nin ‘Gönlüm düştü bu sevdaya/Gel gör beni aşk neyledi’ dizelerinde anlattığı aşk Türk Dil Kurumu sözlüğünde aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi, sevda olarak tanımlanmaktadır. Aşka psikolojik, sosyolojik, romantik ve hatta ekonomik olarak bakanların yanında biz de malumunuz kimyasal olarak bakacağız.

Aşkın simgesi KALP’tir. Ancak kalbin aşkla hiçbir ilgisi yoktur. Sadece aşkın kimyasallarında etkilenen bir organdır. Aşkın kaynağı BEYİN’dir. Amerikalı antropolog Helen Fisher’a göre: tutku ne kadar artarsa, beyinde heyecan ve keyif duygusunu salgılamaya yarayan hormonlar daha çok uyarılır ve aktif hale gelir. Dopamin, noradrenalin ve feniletilamin maddelerinin daha çok salgılanmasıyla ellerimiz daha çok terler, nefes alış-verişimiz hızlanır, tansiyonumuz ve nabzımız yükselir! Aşık olanların yemeden içmeden kesilmesi, uykusuzluk çekmesi bilinen belirtilerdir. İşte bütün bunların nedeni de aslında bu çok çalışan hormonlardır...

Noradrenalin(norepinefrin) beyinden salgılanır ve böbrek üstü bezlerinden salgılanan adrenalin(epinefrin) üretimini uyarır. Avuç içinde terleme, kalp artışında hızlanma, göz bebeklerinde büyüme meydana getirir. Noradrenalin nörotrastiter olarak görev yapan bir katekolmindir. Bu hormon beyinin dikkat ve çevreye yanıt verme ile ilgili bölümlerini etkiler. Aşık olan birinin zihnini toparlayamaması, sürekli dalgın olması ve çevreden gelen sorulara geç yanıt vermesi veya vermemesinin ana nedeni aşırılı noradrenalin salınımıdır. Adrenalin ile noradrenalinin birlikte salgılanması kalp atım hızı, depolardan glikoz salınımı ve iskelet kaslarına giden kan akımı artarak;  ‘kaç ya da savaş’ (flight or fight) yanıtının temelini oluşturur [1] Andrenalin ve noradrenalin birbirinden sadece bir atom faklıdır.



Beyinde noradrenalin seviyesinin artmasıyla mutluluk artar, iştah azalır. İşte aşık olduğumuzda yemeden içmeden kesilmemizin sebepsiz mutluluğumuzun nedeni budur.

Dopamin ise beyinde doğal olarak üretilen bir kimyasaldır. Beyinde, dopamin reseptörlerini aktive ederek nörotransmiter olarak görev yapar. Dopamin, ayrıca, hipotalamustan da salgılanır ve kana karışarak nörohormon görevi yapar [2]. Dopamin insanları daha ‘konuşkan’ ve ‘heyecanlı’ hale getirir. Bu da duygusal tepki, hareket ve mutluluk yeteneği üzerindeki beyin süreçlerini etkilemektedir. Dopamin noradrenalin maddesine çok benzer, aslında öncü bileşiğidir. Dopamin daha iyi hissetmemize yol açar. İlgili şahsı gördüğümüzde dopamin salınımımız artar, ateş basar ve yüzümüz kızarır. Dopamin, serotonin ve noradrenalinin ardı ardına salınmasıyla adrenalin etkisi oluşur.

Feniletilamin (PEA) amfetamine benzer doğal bir kimyasaldır. Araştırmalara göre  salgısının tetiklenmesi için göz göze gelmek ve el ele tutuşmak gibi basit davranışlar bile yeterlidir. Kalp atışının hızlanması, ellerin terlemesi ve zor soluk alıp verme gibi tepkiler beyinde yüksek dozda feniletilamin salgılanmasıyla oluşmaktadır. Ayrıca PEA dopamin seviyesini de arttırmaktadır [3].

Bunların yanında serotonin hormonun yüksek seviyede olması aşk sıranda görülen hormonal durumdur. Serotonin  uykuyu, seksüel enerjiyi, ruh halini, ani ve aşırı isteklerle iştahı düzenler. Düşük serotonin miktarı, sinirli, huzursuz ve depresif ruh hallerine neden olabilir. Mide ve bağırsak bölgesindeki kas sisteminin hareketlerini yönetir, ağrı algılama sisteminizi düzenler ve dinlendirici bir uyku sağlar [4].

İşte aşık olduğumuzda görülen tipik belirtilerin nedeni bu kimyasallar. Peki ama aşık olmamızın nedeni nedir? Neden herkese değil de  ‘ONA’ aşık oluruz? İnsanların birbirinin dikkatini çekmesini sağlayan ana maddenin FEROMONLAR olduğu bilinmektedir. Feromon, aynı türün üyeleri arasındaki sosyal ilişkileri düzenleyen kimyasal maddedir. Yunanca kökenli olan sözcük "hormon taşıyan" anlamına gelmektedir [5]. İnsan feromonları daha çok eşeysel davranışları kontrol eder. Burnun iç kısmında bulunan ve "vomeronazal organ" olarak bilinen bir almaç sayesinde algılanabilir. Bu organ, feromonları beyne iletir. Böylelikle beyinde ilk reaksiyonların kıvılcımı ateşlenir ve  hormonal aktiviteler başlar. Feromonlar karşı cins tarafından fark edilmenin ilk adımıysa da ilişkinin devamını yani aşkın kalıcı olmasını sağlamaz. Feromonların etkisi ile erkek ve dişilere özgü testosteron ve östrojen hormonları salgılanır.

Bu moleküller aşkın tutkuya dönüşmesini ve türün devamı sağlayan eşeyli üreme faaliyetinin tetiklenmesini sağlar. Ama yine de aşkın kalıcığını sağlayan SEROTONİN, VAZORESİN ve OKSİTOSİN molekülleridir. Oksitosin, sevdiğimiz biri bize dokunduğunda ya da biz ona dokunduğumuzda kimyasal bir tepkime başlatan bir moleküldür. Hipofiz bezi tarafından salgılanır. Oksitosin olmasaydı, çocuklarımıza, eşlerimizi ve sevgililerimize karşı duyduğumuz yoğun duyguya sahip olamayacaktık [6]. Bir araştırmaya göre; vazopresin hormonu baskılanan farelerin yuvalarından başka yuvalardaki farelerle çiftleştiği ortaya çıkmıştır. Yani vazopresin seviyesinin düşmesiyle aldatma ilişkilendirilmiştir.

Vücudumuzun tüm kimyasını alt üst eden AŞK, uğruna şiirler, romanlar yazılan, cinayetler işlenen, …. yegane duygu!..  Serotonin ve oksitosin seviyesi yüksek, vazopresin seviyesi hiç düşmeyen kalıcı AŞKlar yaşamanız dileklerimle..

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Kaynaklar

Devamını Oku »