Aktüel Kimya

Biz hayatı kimya ile açıklıyoruz. Kimyasız hayatı düşünemiyor, hayatımıza kimya ile anlam katmaya çalıyoruz. Günlük hayatta kimya ile ilgili ip uçlarını bu blogda veriyoruz.
Siyanür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Siyanür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2012 Salı

Meyve Çekirdeklerindeki Siyanür Tehlikesi



Olgunlaşmamış, Güneşte Kurutulmuş Siyanojenik Bitki Çekirdeklerindeki Tehlike

Siyanür, siyano grubu (-C≡N ) içeren kimyasal bir bileşiktir. Hidrosiyanik asit ve bu asitten türeyebilen metal tuzlarının genel adıdır [1]. Zehirli olmasından dolayı ve altın, gümüş madenlerini çıkarmak için kullanıldığınde çevreci protestolarla sık sık karşılaşıldığı için halk tarafından bilinen ve duyulan bir bileşiktir. HCN (Hidrosiyanik asit), acı badem kokusunda çok uçucu bir sıvıdır. Siyanürü doğal olarak üreten birçok bitki, bakterive böcek vardır. Kiraz, badem, kayısı, şeftali, erik, fasulye, patates, turp, lahana, şalgam, brokoli ve mısır siyanürlü bileşikleri doğal olarak üretmektedir [1]

Kiraz, acı badem, kayısı, şeftali, erik, armut çekirdeklerinin içinde bulunan amigdalin isimli bileşik vücudumuzda sindirildiği sırada bir siyanür bileşiği olan hidrojen siyanüre (HCN) dönüşür. 

Doğal süreçler, endüstriyel faaliyetler ve tarımsal faaliyetler (pestisit kullanımı) ile siyanür ve siyanür bileşikleri toprak ve suya geçebilmektedir. Suda hidrojen siyanür formu bulunmaktadır. Toprakta bulunan siyanür, toprakta bulunan bazı mikroorganizma türleri tarafından değişik kimyasal türlere dönüştürülür. Fakat yüksek konsantrasyondaki siyanür mikrorganizmalar için de toksik etkiye sahiptir. Bitkiler tarafından en iyi hidrojen siyanür formu alınır [2]. Siyanojenik bitkilerin özellikle çekirdekleri yenildiğinde çekirdeklerinde yoğun olarak bulunan amigdalin vücutta sindirildiğinde HCN’de dönüştürülmektedir.



Benzer şekilde cassava ve lima fasülyesi ile keten yapısında bulunan linamarin bileşiği de vücutta sindirilince HCN’e dönüştürülmektedir [3].

Bu nedenle siyanojenik bitkilerin özellikle çekirdekleri mümkünse tüketilmemeli, tüketiliyorsa da acı çekirdekler kesinlikle yenmemelidir. Çünkü meyve çekirdeklerindeki acılıklık siyanür bileşiklerindek ileri gelmektedir. Bu meyvelerden hazırlanan meyve sularının çekirdekli veya çekirdekisiz olarak preslenmesine bağlı olarak meyve sularında da HCN bulunabilmektedir. Türk Gıda kodeksi yönetmeliğine göre; nugat, badem ezmesi gibi ürünler ve bu ürünlere benzer ürünlerde 50 mg/kg, alkollü içkilerde 1 mg/% alkol, sert çekirdekli meyve konservelerinde 5 mg/kg.  hidrosiyanik asit bulunmasına izin verilmektedir [4].  İnsan vücudu küçük dozlarda siyanür ile başa çıkabilecek yapıdadır. Ağız yolu ile alındığında hidrojen siyanürün ölüme sebebiyet veren dozu 50-100 mg arasındadır. 

Ülkemizde de özellikle çocukların siyanojenik bitkilerin çekirdeklerini yemesi sonucu meydana gelen zehirleneme vakaları mevcuttur. 09.06.2012 tarihli gazete haberine [5] göre; 2 yaşındaki küçük çocuk annesin verdiği kayısı çekirdeğini yediği sırada titremeye ve solunum güçlüğü çekmeye başlamış, hastanede siyanür zehirlenmesi tehşisi konularak, panzehir uygulması yapılıp, kurtarılmıştır.  Zamanında müdahale edilmese kalıcı hasarlar meydana gelebilirdi. Benzer bir vaka örneği Van’da 2010 yılında yaşanmıştır [6]. 4 yaşındaki küçük çocuk kayısı çekirdeği yemiş ve bir süre sonra rahatsızlanmış, hareket kaybı, konuşama güçlüğü komplikasyonları meydana gelmiş, beyninde kalıcı lezyonlar meydana gelmiştir.

Siyanür hücresel hipoksiye yol açan protoplazma zehiridir. Solunum fermentleriyle (sitokrom
oksidaz) birleşerek bunları inaktive eder. Siyanür ve karbonmonoksit mitokondride oksidatif fosforilizasyonu bozar. Elektron taşınmasını engeller. Moleküler karbondioksit ihtiyacını bastırır. Kandan oksihemoglobinin dokulara geçmesini engeller. Beyinde asfiksi sonucu ölüme yol açar. Siyanür zehirlenmesindeki klinik bulgular kan düzeyine göre değişiklik göstermektedir. Hafif olgularda sadece iritasyona bağlı tükürük ve gözyaşı salgısı artarken, orta ve ağır olgularda başağrısı, başdönmesi, kulak çınlaması, sık kusma, konfüzyon, dispne, taşikardi, düzensiz nabız görülür ve bunlar midriasise hatta bilinç kaybı ve komaya yol açar [7].

Siyanür zehirlenmesi olan hastaya  panzehir verilmektedir. Siyanür Antidotları (Panzehir): Siyanür Antidot Kiti: (Amilnitrit, sodyum nitrit, sodyum tiyosülfat) ve Kelocyanor: (Dikobalt EDTA)’dır. Kalıcı hasarlar meydana gelmemesi için kısa sürede müdahale edilmesi gerekmektedir.

Sonuç

Siyanür oldukça zehirli bir bileşik olup, çok çeşitli maruz kalma yolları olması rağmen, gözden kaçan ve hiç aklımıza gelmeyen zehirleneme yollarından bir de siyanojenik bitkilerin olgunlaşmamış çekirdeklerinin, güneşte kurutularak yenmesidir. Bu konuda en fazla zehirlenme vakaları çocuklarda görülmüştür. Bu nedenle özellikle çocuklara bu çekirdekler yedirilmemeli, beklenmedik bir zehirlenme durumunda hızlı bir şekilde sağlık kuruluşuna görütürülerek, sağlık personellerine belirtilerin ilgili çekirdeğin yenmesine mütakip meydana geldiği söylenmelidir.

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com

Kaynaklar

[1] Siyanür, Wikipedia Özgür Ansiklopedi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Siyan%C3%BCr, Erişim tarihi: 12.06.2012.
[2] Cyanide, Toxicological Profile for Cyanide, ATSDR, July 2006,  http://www.atsdr.cdc.gov/tfacts8.pdf, Erişim Tarihi: 12.06.2012.
[3] Linamarin, Wikipedia The Free Encyclopedia,  http://en.wikipedia.org/wiki/Linamarin , Erişim Tarihi: 12.06.2012
[4] Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği, Ek 12, http://www.gkgm.gov.tr/mevzuat/kodeks/kodeks_ekleri/ekler/Gida_Kodex_ek12.htm , Erişim Tarihi:12.06.2012
[5] Fatih Şendil, Kayısı çekirdeğindeki siyanür öldürüyordu, 09.06.2012, Sabah Gazetesi, http://www.sabah.com.tr/Yasam/2012/06/09/kayisi-cekirdegindeki-siyanur-olduruyordu, Erişim Tarihi:12.06.2012
[6] Kayısı çekirdeğindeki siyanür zehirledi, http://www.ntvmsnbc.com/id/25126742/, Güncelleme:27.08.2010, Erişim Tarihi: 12.06.2012
[7] Saz, E.U., Tekgüç, H., Kalkan, S., Özen, S., Karapınar, B., Kayısı çekirdeğinin yol açtığı ağır siyanür zehirlenmesinde başarılı tedavi, Türk Yoğun Bakım Derneği Dergisi - Journal of the Turkish Society of Intensive Care  2009;7(3):166-169.


Devamını Oku »