Aktüel Kimya

Biz hayatı kimya ile açıklıyoruz. Kimyasız hayatı düşünemiyor, hayatımıza kimya ile anlam katmaya çalıyoruz. Günlük hayatta kimya ile ilgili ip uçlarını bu blogda veriyoruz.
Dr.Hasan Öz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dr.Hasan Öz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Haziran 2024 Pazartesi

Kozmetik Ürünlerde Nitrozamin Riski


Kozmetik Ürünlerde Nitrozamin Riski
Kozmetik ürün güvenliği dikkat edilmesi gereken ve tartışılan bir konudur. Kozmetik ürünlerin içeriğinde bulunan bileşenlerin sağlık üzerindeki etkileri yanında, formülasyonda bulunmayan; fakat bileşenlerin etkileşimleri sonucu oluşabilen bileşenlerin zararlı olup olmadığı da ayrı bir konudur. Nitrozaminler de bu zararlı maddelerden biridir.

Nitrozaminler  R1N(-R2)-N=O kimyasal yapısındaki kanserojenik bileşiklerdir[1]. Primer, sekonder ve tersiyer aminler nitrolanarak nitrozaminleri oluştururlar. Nitrozamin oluşturan en reaktif bileşikler sekonder aminlerdir[2].

Nitrozaminler kozmetik formülasyonlarında yer alan bileşenlerden değildir. Kozmetik ürünlere kasıtlı olarak ilave edilmezler. Ancak kozmetik ürün içeriğindeki bazı bileşenlerin etkileşmesi ile üretim veya depolama sırasında oluşurlar. Cilt tarafından emilebilen bu maddelerin güvenli olduğu bir limit vardır. İnsanlardaki kanserojenik etkisi henüz kanıtlanmamış olmasına rağmen, hayvanlarda kansere neden olduğu 30 yıldır bilinmektedir[3].

1994-1997 yılları arasında İngiltere Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından 100’den fazla kozmetik içerikli tüketici ürünü incelenmiş ve yarısından fazlasında tespit edilebilir düzeyde nitrozamine rastlanmıştır. Bu ürünlerin büyük bir kısmı bebek banyo ürünleriydi. Takip eden testler zamanla bu seviyenin arttığını göstermiştir[4]. Bunun üzerine test yöntemleri yeniden gözden geçirildi, ölçülen nitrozamin seviyesinde bir azalma gözlense de nitrozaminler hale tespit edilmekteydi.

Dikkat edilmesi gereken ürünler aminler veya amino türevleridir; özellikle di- veya trietanolamin (DEA veya TEA, ayrıca MEA). Bu bileşikler 2-bromo-2-nitropropan-1,3-diol(Bronopol, Onyxide 500) veya sodyum nitrit gibi nitrolama ajanı veya nitratlar ile birleştiğinde nitrozaminleri meydana getirirler[5]. Nitrolanma Ajanları içeren ürünler nitrozaminleri oluşturabilme riski taşırlar. CocoylSarcosine, DEA(dietanol amin) bileşikleri, Imidiazolidinyl Ure, Formaldehit, Lauryl Sarcosine, MEA(monoetanol amin) Bileşikleri, Quaternium-7,15,31,60, diğerleri, Sodium Lauryl Sulfat, Ammonium Lauryl Sulfat, Sodium  Laureth  Sulfat, Ammonium  Laureth  Sulfate, Sodium  Methyl Cocoyl Taurate, TEA(trietanol amin) bileşikleri bu grubu oluşturur [6]. Aminler ve türevleri çoğunlukla kremler, krem losyonlar, saç sampuanları ve saç kremlerinde bulunmaktadır. Bu nedenle bu ürünleri karıştırarak kullanmayınız.

Ürünün içeriğinde nitrozamin bulunup bulunmadığı ürün etiketine bakılarak anlaşılamaz. Çünkü bu bileşikler ürünlerde safsızlık olarak bulunabilir.

Bu bileşiğin meydana getirebileceği muhtemel etkilerden korunmak için doğal ürünlere yönelmek, kalitesinden emin olduğunuz markaların ürünlerini kullanmak en iyi yoldur. Organik ürün sertifikasına sahip, bitkisel kaynaklardan elde edilen, insan sağlığına ve çevreye dost ürünlerin kullanmaya çalışın.  Eğer tamamen organik ürünleri alamıyorsanız; içeriğinde sentetik madde içeriği az olan ürünleri tercih ediniz. Çok fazla ham madde içeren ürünler yerine daha az ham madde içeren ürünleri kullanmaya özen gösteriniz.

Dr.Kimyager Hasan ÖZ


Kaynaklar

[1] Nitrosamine, Wikipedia, The Free Encylopedia, Web: http://en.wikipedia.org/wiki/Nitrosamine
[2] Opinion on Nitrosamines and Secondary Amines in Cosmetic Products, Scientific Committee on Consumer Safety (SCCS), 2012, http://ec.europa.eu/health/scientific_committees/consumer_safety/docs/sccs_o_090.pdf
[3] Percutaneous Absorption; Drugs - Cosmetics - Mechanisms-Modelling; 3rd Edition; Eds. Robert L. Bronaugh & Howard I. Maibach; Pub. Marcel Dekker Inc., New York, US (1999).
[4]  Government Consumer Safety Research - A survey of cosmetic and certain other skin-contact products for nnitrosamines - Department of Trade and Industry (DTI) -Consumer Safety Group - May 1998.
[5] Malkan, S.,  Not Just a Pretty Face: The Ugly Side of the Beauty Industry, pp. 58. Gabriola, BC, Canada: New Society Publishers, 2007. 
[6] Toxic Cosmetics Ingredient List, http://www.alkalizeforhealth.net/Ltoxiccosmetics.htm#14

Devamını Oku »

25 Nisan 2024 Perşembe

Klorla Havuz Dezenfeksiyonu

Havuzlarda dezenfeksiyon çok önemli bir konu olup, en çok kullanılan yöntem klorlamadır.  Dezenfeksiyonun uygun şekilde yapılabilmesi için tüm havuzlarda sirkülasyon pompası bulunmalı ve yoğunluğa göre 4 saatte bir dezenfeksiyon yapılmalıdır. Kullanım az ise; 8-12 saatte bir yapılabilir.Yüzeyden bakıldığında havuzun dibi görülmelidir. Hijyen açısından tuvalet ayaklarının ve yüzey akıntı sularının havuz suyuna karışmasına karşı önlem alınmalıdır. Dezenfeksiyonda klor, brom, klorlu siyanür tuzları,UV lambaları kullanılabilir.

Ülkemizde en çok kullanılan dezenfeksiyon kimyasalı klordur. Çünkü klor  hem ekonomik olarak uygun hem de bir çok mikroorganizmaya karşı hızlı etki göstermektedir. Bununla birlikte klor aynı zamanda kanserojen olup, kanser ve astım gibi ağır hastalıklara neden olabilmektedir.Piyasada kullanılan 4 ana klor çeşidi bulunmaktadır:

-(NaOCI): -Sodyum hipoklorit
%10-16 oranında aktif klor içeren stabilizatörsüz sıvı klordur.100 tonluk bir otel havuzunda ortalama 7-12 kg/gün ,site havuzunda 4-7  kg/gün kullanılabilir.

-Kalsiyum hipoklorit (CaCI2O2):
%65-70 oranında aktif klor içeren stabilizatörsüz toz klordur.100 tonluk bir otel havuzunda ortalama;günde 350-700 gr,daha az kullanımı olan site havuzunda 250-500 gr kullanılabilir.

-Trikloro-isosiyanürik asit(C3CI3N3O3):
%90 oranında aktif klor içeren stabilizatörlü klorlardır.Toz veya tablet halinde olabilirler.100 tonluk bir otel havuzunda ortalama 200-400 gr/gün kullanılabilir.

-Sodyumdikloro-isosiyanürik asit (C3CI2N3NaO3.2H2O):
%56 oranında aktif klor içeren stabilizatörlü klorlardır.Toz ve Tablet   halinde bulanilir.100 tonluk bir otel havuzunda 350-700 gr/gün kullanılabilir.

Bunların dışında gaz klor kullanma uygulamaları da mevcuttur. 

Stabilizatörlü ve Stabilizatörsüz Klorun Farkı:
-Stabilizatörlü Klor:
En çok kullanılan %56 oranında stabilizatörlü toz klordur.Yeni doldurulan havuzlar için veya senede bir kaç ay kullanımı uygundur.İçeriğinde stabilizatör olduğu için ;aşırı kullanımı siyanürik asit miktarının azami değerin üzerine çıkmasına neden olur.Eğer klor şoklmadı bu tür klorla yapılırsa siyanürik asit yönünden mutlaka sorunla karşılaşılacaktır.
-Stabilizatörsüz Klor:
Stabilizatör içermedikleri için içerdikleri klor daha uçucudur.Bu nedenle güneş battıktan sonra uygulanması daha uygundur.Stabilizatörsüz sıvı ve toz klorların pH'ı yüksek olduğu için havuzun pH'nın yükselmesine neden olur.Özellikle sıvı klor kullanıldığında pH yükseleceği için pH düşürücü kullanılması gerekir.Sıvı klor ucuz olduğu için kullanımı yaygındır.Suya verdiği klor miktarı düşük olduğu için miktar olarak fazla kullanılır.Şebeke sularında da sıvı klor kullanılmaktadır.

Sıvı klorun etkinliği bekleme süresinde kaybolur ve ilk klorlamaya göre zamanla azalır. Bu da sodyum hidroksit oluşumuna neden olduğu için pH dengesini bozar. Asitle bazı nötralize edilmesi zorunluluğunu doğurur. Pahalı olsa da tablet ve granül klor daha stabildir. Güneş ışığından etkilenmez, beklemekle aktivitesini yitirmez. Bunların birim zamanda çözünme miktarını ayarlayan basit bir mekanizma kurulabilir. Böylece havuzun su döngüsüne göre sürekli klorlama sağlanır.


SERBEST KLOR (Free Chlorine):

Serbest klor Free chlorine kapalı test kitleri ile spektrofotometreler ile ölçülebilmektedir.Testin medodu spekrofotometrenin cinsine göre değişiklik göstermektedir.Ayrıca pratik olarak komparatör yardımıyla kolorimetrik olarak ölçülebilmektedir.

-Komparatör ile ölçüm:
Komparatörün tüpüne işaret çizgisine kadar havuz suyu numunesi doldurulur. 0,5 ml ORTOTOLİDİN(1,35 gr ortotolidindihidroklorür(C14H16N.2HCI) 500 ml saf suda çözülür.Üzerine yine sürekli karıştırmak süretiyle 350 ml saf su +150 ml derişik HCI karışımı ilave edilir.)eklenip karıştırılır.Komparatörün renk kıyası ile numunenin rengi karşılaştırılıp,serbest klor miktarı okunur.

BAĞLI KLOR:

Klor azotlu ve organik bileşiklerle bağlı klor denilen kloraminleri oluşturur.Koku,deri ve göz tahrişine neden olur. Max.0,2 mg/L olması gerekmektedir.Bağlana klordan geri kalan klor dezenfeksiyonu gerçekleştirmektedir. Serbest klor ve bağlı klorun toplamı; toplam kloru verir. Bağlı klorun sebebi;
*Suyun dezenfeksiyonundaki eksiklik,
*Yüksek pH,
*Havuz suyunun yoğunluğudur.

 Bağlı klorun yüksek olması;havuzdaki kolibasili ve formlarının yok edilemesini engeller.Bağlı klorun yüksek olması halinde şok klorlama yapılması gerekir.Normal klorun 5-10 katı klorlama yapılarak,klor aminler gaz halinde ucurulur.Buna ŞOK KLORLAMA denir.Ayda bir kez şok klorlama yapılması faydalıdır.Şok klorlamanın ardından klor seviyesi normale dönene kadar havuz kullanılmamalıdır.Şok klorlamada pH=7,0-7,4'e ayarlanır.Şoklamada stabilizatörsüz klor kullanılmalıdır.Aksi halde siyanürik asit miktarı da aşırı yükselir.

Kloraminlerin azot gazına dönüştürülmesi içine gerekli klor miktarı= A ise;

A=10 x Bağlı klor  

Bağlı klor =Toplam klor-Serbest klor ise;

A= 10 x (toplam klor - Serbest klor)


Bağlı klor ;toplam klor üzerinden dolaylı olarak bulunabilir. Spektrofotometre ile total chlorine test kiti le toplam klor miktarı bulunarak bu sonuçtan ölçülen serbest klor miktarı çıkarılarak bağlı klor miktarı bulunabilmektedir.Analizi bu şekilde önerdik çünkü tüm spektrolar için kullanılabilen bağlı klor kiti bulunmayabilir.Spektronuza uygun kit bulmazsanız bu şekilde ölçüm yapmanızda bir sakınca yoktur.

Klorlama yapılırken dikkat edilecek hususlar:
-Klor havuz yüzeyine üstten serpilerek veya dozaj pompaları ile verilebilir. Granül klorları dozajlamak için,hazırlamada şunlara dikkat edilir.
*Hazırlanacak kap kimyasal kalıntısı içermemelidir.
*Kimyasallar bol su ile çözülür,kimyasal maddelerin üzerine su dökülmez.
*100 L suda max. 25 kg diklor veya 1,1 kg triklor veya 18 kg kalsiyum hypo çözülebilir.
-Klorlama sonrası 4 saat havuz çalıştırılmamalıdır.

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com










Devamını Oku »

28 Ocak 2013 Pazartesi

Oyuncak Hikayesi


‘Oyuncak Hikayesi’ animasyon filmini izlemişsiniz. Oyuncakların da bir dünyası var ve her çocuk bu dünya yaşar. Bir çok hikaye gibi oyuncak hikayesi de hep mutlu sonla biter. Gerçek hayatta da oyuncak hikayesi mutlu sonla mı bitiyor? Oyuncak sektörü en çok çeşitlilik arz eden ve en hızlı değişim gösteren sektörlerden biridir. Alış veriş merkezlerinin en dikkat çekici reyonları çocuklar için oyuncak reyonlarıdır. Güzel, sevimli yüzleriyle, dikkat çekici boya ve ambalajlarıyla oyuncaklar çocukların hayal dünyalarını süsler. Günümüzde çocuklu evlerde neredeyse bir oyuncak odası oluşmuş durumdadır. Peki bu sevimli ve neşeli dakikaların geçirildiği bu oyuncak odaları tamamen güvenli mi? Oyuncaklar genellikle fiziksel, mekanik, yanıcı ve kimyasal riskler taşıyabilmektedir. Oyuncaklardaki psikolojik, fiziksel ve mekanik tehlikelerin yanında kimyasal tehlikelerde son derece önemli ve dikkat edilmesi gereken tehlikelerdir.
Oyuncakların yapısında bulunan kimyasallar ağız yoluyla solunumla, yutma veya deriye temasla vücuda alınıp, zamanla birikerek; ilerleyen yaşlarda nörolojik ve kanserojenik etki yaratabilmektedir.
Rengarenk oyuncaklar bu özellikleriyle albeni oluştururlar. Fakat bu boyaların güvenli olup olmadığı son derece önemlidir. Buradaki risk; boyalarda kullanan kurşun ve kadmiyum gibi ağır metallerdir. Kurşun ve kadmiyum çocuklarda gelişimsel problemlere yol açan nörotoksik metallerdir. Boyalar açısından bir diğer risk de azo boyalardır. Tekstil ve deri içeren oyuncaklarda da azo boyaların bulunma ihtimali vardır. Azo boyalar azo grubu (-N=N-) içeren sentetik boyalardır. Azo boyalar denince çok geniş bir ürün grubu kastedilmektedir. Bu boyalar gıdadan tekstile pek çok üründe kullanılmaktadır. Azo boyalar tek başına sağlıksız değildir. Fakat vücutta bileşenlerine ayrılarak; oluşacak aromatik aminlerden bazıları DNA’ya bağlanarak; zararlı olabilmektedir. Bu özellik dikkate alınarak; azo boyaların tehlikeli olanları belirlenmiştir. Tehlikeli azo boyalar içeren oyuncaklarla çocukların teması halinde, deri ve solunum yoluyla vücuda alınmasıyla bağırsaklardan emilerek; kanserojen etki yapan maddelere dönüşmektedir.

Oyuncaklardaki tehlikenin bir diğer adı da; ftalatlardır. Ftalik asidin monohidrik alkoller ile yaptığı diesterlere ftalatlar denilmektedir.  Genellikle plastiklerin esnekliğini arttırmak için kullanılmaktadırlar. Ftalatlar; vinil ve plastik kaplarda, oyuncaklarda, emziklerde, biberonlarda, gıda ambalajlarında, ev eşyalarında, sabun, losyon gibi birçok vücut bakım ürününde kullanılmaktadır. Yumuşak plastikten yapılmış, oyuncaklar, oyuncak bebeklerin yüzleri, elleri, ayakları ftalat içerebilmektedir. En çok bilinen ftalat DEHP [di(2etilheksil)] ftalat’ın insanlarda kansere neden olduğu IARC  (Internatıonal Agency For Research on Cancer–Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı) tarafından kabul edilmiştir. Bazı ftalat türlerinin karaciğer ve böbrek üzerinde etkili olduğu bildirilmektedir.

Tehlikeli maddelerden bir diğeri de bisfenol A maddesidir. BPA olarak kısaltılan bu madde gıda ambalajlarını (konserve, kutu meyve suyu, süt) astarlayan kimyasalın adıdır. Aynı zamanda polikarbon plastiğin önemli bir yapı taşıdır. Bisfenol-A; günümüzde özellikle plastik, naylon, polyester ve PVC gibi maddelerin üretilmesinde etkin rol oynayan bir plastik hammaddesidir. PVC’den üretilmiş oyuncaklarda bu maddenin bulunma ihtimali yüksektir. Epidemiyolojik çalışmalar bu maddenin diyabet ve kardiovasküler rahatsızlıklara yol açabileceğini, hayvan deneyleri ise gelişimsel, nörolojik etkileri ve üremeye karşı toksik etkisini ortaya koymaktadır.

Sert plastikli ürünlerde, köpük dolgulu oyuncaklar ile yumuşak kauçuk oyuncaklarda bromlu alev geciktiriciler (BFRs) kullanılabilmektedir. Bunlar plastik, tekstil ve elektroniklerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ürünün alevlenmesini geciktirmektedir.  Bu madde normal gelişme için gereken hormonal fonksiyonları önemli derecede etkilemektedir. ABD ve İsveç’te anne sütünde yapılan araştırmalarda anne sütünde çok fazla miktarda BFRs’ye rastlanmıştır. Bu yolla bebeklerde birikime rastlanmıştır. Aynı zamanda oyuncaklarla da bu birikimi artırabilmektedir. Bu maddelerin kanserojen olduğu yönünde yayınlar mevcuttur.

Yasal Düzenlemeler
Ülkemizde oyuncaklarla ilgili yönetmelik Sağlık Bakanlığı tarafından 2002 yılında ‘Oyuncaklar Hakkında Yönetmelik’ adıyla çıkarılmıştır. Bu yönetmelik çerçevesinde Sağlık Bakanlığı oyuncak denetimini gerçekleştirmektedir. Bu yönetmeliğe göre; oyuncaklarda maksimum 0,2 mikrogram antimon, 0,1 mikrogram arsenik, 25,0 mikrogram baryum, 0,6 mikrogram kadmiyum, 0,3 mikrogram krom, 0,7 mikrogram kurşun, 0,5 mikrogram civa, 5,0 mikrogram selenyum bulunabilir. Aynı yönetmeliğe göre; oyuncaklar, onları kullanan çocukların sağlığına zarar verebilecek olan ve Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliğinde belirtilen tehlikeli maddeleri içermemelidir. Yine Sağlık Bakanlığı tarafından 2005 yılında ‘Oyuncak ve Çocuk Bakım Eşyalarındaki Ftlatlar Hakkında Tebliğ’ çıkartılarak; oyuncaklarda kullanılabilecek ftalatlar ilgili düzenleme yapılmıştır. Oyuncak analizleri Türkiye Halk Sağlığı Kurumu bünyesindeki Refik Saydam Hıfzıssıhha Oyuncak Laboratuarı, TSE bünyesindeki laboratuarlar ile bazı özel laboratuarlarda yapılmaktadır. Ayrıca 2011 yılında Ekonomi Bakanlığı tarafından ‘Oyuncakların İthalat Denetimi Tebliği’ yayınlanmıştır. Bu çerçevede ithal ürünlerin denetimi gerçekleştirilmektedir. 

Çocuklarımızı bu tehlikelerden nasıl koruyabiliriz?
-Mutlaka üretici firmasına güvendiğiniz oyuncakları alınız.
-Oyuncak ambalajların CE işareti ve güvenlik uyarılarının olmasına mutlaka dikkat ediniz. Ayrıca ambalajda üretim yeri, seri no ve hangi yaş gurubuna hitap ettiği mutlaka yer almalıdır.
-Oyuncaklardaki boyalara özellikle dikkat ediniz. Oyuncakların zehirsiz boya malzemeleri ile boyanmış olanlarını tercih ediniz. Eğer elle dokunabileceğiniz bir şekilde ise (ambalajlanmamışsa) elinizle hafif kuvvet uygulayarak; elinizi sürtün. Elinize boya lekesi çıkıyorsa o ürünü tercih etmeyiniz. Mümkünse aşırı renkli ürünleri tercih etmeyiniz.
- Kötü kokan yumuşak plastikten yapılmış oyuncaklar almayınız.
-Çocuklarınıza şaka oyuncakları da denen ve kimyasal maddeler içeren oyuncakları aldırmayınız.
-5 yaşından küçük çocuklar için boyanmış, spreylenmiş ve cilalanmış olan tüm oyuncaklarda kullanılan boyaların içindeki kurşun oranı % 1 'i geçmediği ya da zehirli olmadıkları, oyuncak üzerinde belirtilmelidir. Bu yaş grubu için özelliği taşımayan ürünleri tercih etmeyiniz.
- Pilli oyuncaklarda pilin koyulduğu yerin vidalı, emniyetli olmasına dikkat ediniz. İçeriği akacak pili kullanmayınız.
-Mümkünse boyanmamış, ahşap ve organik oyuncakları tercih ediniz.
-Eğer satın aldığınız ürünle ilgili şüphe veya şikayetiniz varsa; 184 SABİM hattını arayarak, şikayetiniz Sağlık Bakanlığı’na bildiriniz. Sağlık Bakanlığı şikayet konusu ürünle ilgili inceleme ve denetimleri yaparak, önlem alacaktır.

Dr. Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Devamını Oku »

17 Aralık 2012 Pazartesi

Toksik Kimyasallardan Uzak Durma İpuçları-3


Günümüzde artan dünya nüfusuna yetecek kadar doğal kaynak bulunmamaktadır. Fakat talep hızla artarken arzın da paralel olarak artması kaçınılmazdır. Doğal kaynakların sınırlı olması arzın artmasının önündeki en büyük engeldir. Bu iktisadi gerçekler yeni arayış ve yönelimlere sebep olmaktadır. Noktada kimyasallar devreye girmektedir. Dolayısıyla kimyasallar hayatımızın her noktasına girmiş durumdadır. Kimyasalların bu istilasının insan sağlığı üzerindeki etkileri üzerine pek çok araştırma yapılmış, makale yazılmıştır. Tehlikesi kesin olarak ispatlanmış kimyasalların yanında; tehlikesi şüpheli olan pek çok kimyasal da vardır. Konuya temkinli yaklaşan bazı bilim insanları; çalışmaların insanların hayatı boyunca maruz kalamayacağı dozlarla yapıldığını, bu kimyasalın tehlikeli olsa bile insan sağlığını doğrudan etkileyemeyeceğini tezini savunmaktadırlar. Kimyasallar tehlikeli olsun veya olmasın; günümüzde kanser vakalarının, ölü doğumların, gebelik anamolilerini, kısırlığın, v.b. artmış olduğu yadsınmaz bir gerçektir. Bu vakalardaki artma insanları atalarının yaşam tarzını incelemeye sevk etmektedir. Bu incelemeden dedelerimiz, bekli de onların dedeleri her şeyin doğalını kullandıkları için uzun ve sağlıklı yaşamaktadır, sonucunu çıkartmaktayız. Günümüzde %100 doğal yaşamak imkansız, fakat kimyasal istilasını en aza indirmek mümkün. Bunun için sadece biraz dikkatli olmamız yeterli. Bizler de bu dikkate başlangıç olması adına basit ip uçlarından oluşan bir yazı dizisi hazırladık. Faydalı olması dileğiyle…

Ev Temizliği

-Doğal temizlik ürünlerine geçin: Geleneksel temizlik ürünleri yarardan çok zarar verebilmektedir. En basit temizleme maddesi en az 7-8 kimyasal maddenin bileşiminden oluşmaktadır. Bu kimyasalların hepsinin güvenli olduğundan emin olamazsınız. Bunun için öncelikle güven veren kaliteli ürünler kullanmaya, sonrasın da bu ürünlerin aşırısının kullanımından kaçının. En iyi temizlik maddesi sudur. Ancak bazı lekeleri gidermek için su yeterli olmamaktadır. Geleneksek temizlik ürünlerine alternatif soda, tuz, limon tuzu, boraks, sabun, gibi ürünleri tercih edebilirsiniz. Doğal temizlik maddeleri hakkında ayrıntılı bilgi almak için ilgili yazımızı okuyabilirsiniz: TIKLAYINIZ.

-Döşeme ve mobilya alırken ve temizlerken dikkat edin: Döşeme ve mobilyalar yangınlarda zarar görmemesi için alev geciktirici bir tabaka ile kaplanabilmektedir. Eğer  bromlu alev geciktiriciler (BFRs) kullanılmışsa bunalar sağlık açısından riskler oluşturmaktadır. Bunlar plastik, tekstil ve elektroniklerde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Ürünün alevlenmesini geciktirmektedir.  Bu madde normal gelişme için gereken hormonal fonksiyonları önemli derecede etkilemektedir. Bu maddelerin kanserojen olduğu yönünde yayınlar mevcuttur. Bu nedenle bu tür ürünleri alırken aşırı boyalı görünenlerin yerine daha doğal ve sade görünenleri tercih edin. Aynı zamanda oturma kısımları pamuk ve yünle doldurulmuş olanları tercih edin. Çünkü dolgu maddesinde de alev geciktiriciler kullanılabilmektedir. Bunun dışında döşeme ve mobilyaların temizliğinde kullanılan ürünler toksik kimyasallar içerebileceğinden bunun için de doğal temizlik maddelerine yönelin.

-Halı ve döşemeler için leke çıkarıcılar PFOA içerebilmektedir: Bu da evlerimizde toksik PFOA birikimine neden olabilmektedir. Perflorooktanoik Asit (PFOA), floropolimerlerin yapımında kullanılan, suda çözünebilen, sudaki sıvıları ve yağları emulsifiye edebilen bir kimyasaldır.


PFOA insanlar için toksik ve kanserojen bir maddedir. Ayrıca hormon dengesi üzerinde de etkileri bulunmaktadır. Amerikada yapılan bir çalışmada kan serumunda PFOA seviyesi yüksek olanlarda; kolestrol ve  ürik asit sevilerinde artma olduğu saptanmış ve PFOA ile ilişkilendirilmiş, erken hayvan deneylerinde US’de kronik böbrek hastalıkları ile PFOA arasında bir bağlantı olabileceği bildirilmiştir.

-VOCs (Uçucu Organik Bileşikler)’den uzak durun: Yapısında en az bir karbon ve hidrojen atomu içeren kimyasal bileşikler organik bileşikler adını alırlar. Kaynama noktaları 50-260 oC arasındadır. Kolaylıkla buharlaşabilirler. Farklı birçok çeşidi bulunan uçucu organik bileşiklerin en önemli kaynakları inşaat ve dekorasyonda kullanılan malzemelerdir. Toksik özellik taşıyan bu bileşikler solunum yolu hastalıklarına sebep oldukları gibi, yüksek konsantrasyonlarda sinir sisteminde tahribata yol açmaktadır. Bu nedenle dekorasyon malzemelerini doğal ham maddelerden yapılmış ürünlerden tercih edin.

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com

Toksik Kimyasallardan Uzak Durma İpuçları-1 Yazısını okumak için TIKLAYINIZ
Toksik Kimyasallardan Uzak Durma İpuçları-2 Yazımızı Okumak İçin TIKLAYINIZ
Toksik Kimyasallardan Uzak Durma İpuçları-4 Yazımızı Okumak İçin TIKLAYINIZ

Devamını Oku »

19 Kasım 2012 Pazartesi

Termoelektrik Materyaller


Daha verimli ve çevre dostu enerji teknolojileri hakkındaki araştırmalarda; termoelektrik materyaller en umut verici aday olarak karşımıza çıkmaktadır. Hem ısıl hem de elektriksel etkilerin bir arada bulunduğu devreye termoelektrik devre, bu devreyle çalışan bir sisteme de termoelektrik sistem adı verilir [1]. Elektron kaybetme özellikleri (iş fonksiyonları, work function) birbirinden farklı iki metal tel birleştirilirse diğer iki ucunda bir elektro motor kuvvet (emk) oluşur. Bu olaya termoelektrik olay denir [2]. Günümüzde sağlam, güvenilir, küçük boyutlu, hafif, uzun ömürlü, düşük maliyette, düşük enerji tüketimine sahip ve bakım gerektirmeyen soğutuculara duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır. Özellikle yeni ve daha küçük boyutta imal edilmiş elektronik cihazların kendi içinde ürettiği ve dışına yaydığı ısının bertaraf edilmesi için alternatif soğutma cihazlarına gereksinim ve talep yoğundur. Termoelektrik materyaller askeri ve elektronik uygulamalardan bireysel soğutma ihtiyacına kadar birçok alanda kullanılan ve ısı pompası özelliği olan cihazlardır [3, 4]. Termoelektrik materyaller bazı avantajları nedeniyle geleneksel sistemler yerine tercih edilebilirler. Örneğin; sessiz ve titreşimsiz çalışmaları, güvenilir olmaları, emisyon yaymamaları, ozon, kloroflorokarbonlar gibi kimyasallara ihtiyaç duymadıkları için çevre dostu olmaları, kompakt olmaları ve sıcaklık kontrolünün kolayca yapılabilmesi [5]. Bu avantajları dolayısıyla sağlık, askeri, uzay ve özellikle bilgisayar çipleri gibi mikro aygıtlarda ısı kontrolü gibi çeşitli uygulamalar için ideal aygıtlardır. Tablo’da ticari termoelektrik soğutucuların kullanım alanları özetlenmiştir [6].

Kullanım Alanı
Uygulamalar
Askeri/ Uzay Araştırmaları
Elektronik soğutma, soğutulan elbise, taşınabilir soğutucu, kızılötesi sensörlerin soğutulması, lazer diyotların soğutulması, telsiz istasyonları için kabin soğutma, uzay teleskoplarında.
Bireysel
Dinlenme taşıt soğutucuları, mobil ev soğutucuları, araba soğutucuları, taşınabilir piknik soğutucuları, bira, şarap veya su soğutucuları, içecek kutu soğutucuları, motosiklet kasketi soğutucusu, taşınabilir insulin soğutucusu.
Laboratuar ve bilimsel cihazlar
Kızılötesi sensörlerin soğutulması, lazer diyot soğutucuları, entegre devrelerin soğutulması, laboratuar soğuk plaka, karıştırıcı soğutucu, soğuk oda, donma noktası referans banyosu, elektroforesis hücre soğutucusu.
Endüstriyel sıcaklık kontrol
Kritik elemanları sert çevre şartlarından korunması, PC mikroişlemcileri, mikroişlemci ve bilgisayarların nümerik kontrollerinde ve robotiklerde, yazıcı ve fotokopilerde mürekkep sıcaklığının dengelenmesi.
Restoran cihazları 
Krema dağıtıcısı, tereyağı dağıtıcısı.
Çeşitli Amaçlar
İlaç soğutucuları (sabit veya taşınabilir) , otel odaları soğutucuları, otomobil mini soğutucuları, otomobil koltuk soğutucuları, uçak içme suyu soğutucuları, yolcu otobüsü soğutucuları, gemi soğutucuları, karavan soğutucuları, DNA döngülerinde, tıbbi teşhis cihazları, masaj veya tedavi amaçlı sıcak/soğuk yataklarda.
Tablo-Ticari termoelektrik soğutucuların kullanım alanı ve uygulamaları

Dr. Kimyager Hasan ÖZ


Kaynaklar

[1] DİKMEN, E., Termoelektrik soğutucuların çalışma kriterlerine etki eden faktörlerin ve endüstrideki kullanım alanlarının tespiti , Yüksek Lisans Tezi,  Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Isparta, 2002.

[2] İŞÇİ, Ç., Termoelektrik sensörler, Jornal of Yaşar University, 2(8), 863- 873, 2007.

[3] RIFFAT, S. M., MA, X., Thermoelectrics: a review of present and potential applications, Appl. Thermal Eng., 23, 913-935, 2003.

[4] CHUNG, M., MISKOVSKY, N. M., CUTLER, P. H., KUMAR, N., PATEL, V., Theoretical analysis of field emission enhanced semiconductor thermoelectric cooler, Solid-State Electronics, 47, 745-1751, 2003.

[5] ZHAO, X. B., Jİ, X. H., ZHANG Y. H., ZHU T. J., TU, J. P., ZHANG X. B., Bismuth telluride nanotubes and effect on thermoelectric properties of nanotube-containing nanocomposites, Appl. Phys. Letter., 86, 062111, 2005.

[6] Lİ, L., YANG, Y. W., HUANG, X. H. , Lİ, G. H., ANG, R., ZHANG, L. D.,  Fabrication and electronic transport properies on Bi nanotubes arrays Appl. Phys. Letter., 88, 103119, 2006.

Devamını Oku »

15 Ekim 2012 Pazartesi

Organik Kozmetikler

Gıdadan kozmetiğe, tekstilden temizlik maddelerine günlük hayatımızda kullandığımız tüm ürünlerde sentetik kimyasalların kullanımının artması ve bu kimyasalların sağlığımız üzerindeki etkilerinin tartışılması üzerine doğal ürünlere olan ilgi arttı. Son 30 yılda günlük hayatımızda kullandığımız ürünlerin doğal, organik, ekolojik gibi kavramlarla pazarlanması bir strateji halini almıştır. Kansere bağlı ölümlerin artması, ortalama yaşam süresinin kısalması gibi nedenlerle organik ürün kullanımı bir trend haline gelmiştir. Peki insanları etkileyen ve daha fazla para ödemeye razı eden, sihirli ‘ORGANİK’ kelimesinin sırrı ne ?

Organik tarım, organik tekstil ürünleri derken organik modası kozmetik sektörünü de etkiledi. İçeriğinin en az %95’i doğal maddelerden üretilmiş, kimyasal ve çevre kirliliği yaratan (tarım ilaçları, suni gübreler, genetiğiyle oynanmış organizmalar) maddeler barındırmayan, ülkede resmi olarak tanınan bir akreditasyon kurumu tarafından organik sertifikası verilmiş, doğal özler sayesinde içinde büyük oranda aktif içerik bulunduran sağlıklı ürünlere ‘organik kozmetik ürünler’ denilmektedir. Organik kozmetikler içeriğinde kullanılan tüm ürünler organik tarımla üretilmiş olmalıdır. Organik tarım ürünün de organik sertifikası olmalıdır. Bu ürünün tohumunun genetiği değiştirilmemiş, sulandığı suya kimyasal ve toksik maddeler karışmamış, üründe tarım ilacı kullanılmamış, yetiştiği toprakta kimyasal kalıntı bulunmaması gerekmektedir. Tüm bu süreç yetkili laboratuvar ve yetkili sertifikalandırma kurumlarınca titizlikle denetlenmektedir.

Organik Ürünlerle Geleneksel Kozmetik Ürünler Arasındaki Farklar

Geleneksel kozmetik ürünleri belirlenen amacı gerçekleştirmek için formulize edilen ve üretilen ürünlerdir. Bu ürünlerin bileşimi tamamen sentetik veya bitkisel veya hayvansal ürünlerden elde edilen kimyasallardan oluşmaktadır. Bu ürünlerin üretiminde ve ambalajlanmasında çevre dostu faaliyetler göz önüne alınmamaktadır. Ancak pazarda söz sahibi olmuş, büyük firmalar kalite yönetim sistemlerini kurduklarından ISO 14001  çevre yönetim sistemlerini kurarak çevre dostu üretim yapmaktadırlar. Ancak geleneksek ürünlerin içeriğindeki sentetik kimyasalların insan sağlığına zararı tartışmalıdır. Derimizin yapısı itibariyle emiciliği yüksek olduğu için kozmetik içeriğindeki kimyasallar hızla vücudumuza alınmakta ve belli organlarda birikim yapmaktadır. Organlarımızda biriken kimyasallar tek tek veya kokteyl halinde zararlı olabilmektedir.

Organik ürünlerin içeriğinin %95’inin tamamen organik ürünlerden oluşması gerekmektedir. İçerikteki bu ürünler tamamen organik tarım uygulamalarıyla üretilmiş ve kontrol edilmiş olması gerekmektedir. Bu ürünlerin ambalajlarının dahi çevreye zarar vermeyen süreçlerle üretilmesi gerekmektedir. Yani organik kozmetik ürünleri insan sağlığına ve çevreye dosttur.

Organik kozmetik ürünlerin içeriğinde sentetik kimyasallar, alkol, paraben, sodyum lauril sülfat, ftalat, pestisit ve insektisit kalıntısı, mineral yağ, genetiği değiştirilmiş içerik, kimyasal çözeltiler, PEG (Polietilen glikol), parafin, silikon, PG (propylene glycol), TEA (trietanolamin)  içermemektedir. Ülkemizde ve yurt dışında organik kozmetik anlamında başka kelimeler de kullanılabilmektedir: Organik=Ekolojik=Doğal=Bitkisel.

Araştırmacılar kadınların cildinin her yıl kullanılan ürünler nedeni ile 2 kg kimyasal emdiğini ortaya koymuştur. Bu nedenle kozmetik ürünleri sık kullananların bu ürünleri seçerken, ayrıca özen göstermeleri gerekir. Bu nedenle daha fazla tüketici günümüzde organik, doğal ve botanik ürünlere yönelmektedir. Ancak aldığımız her ürün acaba organik mi ?

Bir ürünün organik olduğunu nasıl anlarız?

Satıcılar organik kelimesini sırrını çözüp, daha fazla gelir elde yolunu buldular. Bu sektörde işini çok iyi yapan, gerçekten organik ürün sunan üreticilerin yanında organik kelimesi arkasına sığınan ve içeriğe bir kaç bitki özü ismin yazarak, ürünü organik olarak, pazarlayanlar da vardır. Bu neden bilinçli tüketici olarak bizim her organik yazan ürünü almamamız, içeriğini mutlaka okumamız gerekmektedir. Kozmetik ürünlerin ambalajında INCI (International Nomenclatune of Cosmetic Ingredients) olarak kısaltılan ürün bileşiminin yazılması zorundur. Bu bileşenler formulasyonda yüzdesi en çok olandan en az olana doğru sıralanarak yazılmak zorundadır. İçeriğe baktığınıza özellikle ..... bitkisi özü, .... bitkisi ekstraktı gibi ifadeler var ise bu bir kimyasalın adının bu şekilde maskelenmeye çalışıldığını göstermektedir. Bu uygulama yasaktır.

Eğer içeriğe bakarak ürünün organik kozmetik olup olmadığını anlayamıyorsanız, yine ambalaj üzerindeki bir bilgiden ürünün organik olduğunu anlayabilirsiniz. Bunun yolu ‘Organik Ürün Sertifikası’ olup, olmadığına bakmaktır.  Organik kozmetik ürünler için ülkemizde veya Avrupa Birliği’nde standart bir yönetmelik bulunmamaktadır. Bu nedenle belli başlı ülkelerde sertifika kuruluşları bu standartları belirlemektedir Organik veya doğal içerikli ürünlere etiketleri dünyanın en bilinen altı sertifika kuruluşu: Almanya’dan BDIH, Fransa’dan ECOCERT ve Cosmebio, İngiltere’den Soil Association, İtalya’dan ICEA ve Belçika’dan COSMOS-Standard.  Dünya çapında en yaygın sertifikasyon kuruluşu ECOCERT’tir. Tüm bu kuruluşlar Cosmos Standartlarına göre sertifika vermektedir.


Alacağınız ürün gerçekten organik kozmetik ürünü ise bu sertifikalardan birinin logosu ürünün ambalajında olmalıdır. Organik ürün sertifikası olmayan ürünleri organik ürün diye almayınız.

ECOCERT

ECOCERT 2002 yılında Fransa'da kurulmuş olan, dünyada tüm özel ve kamu kuruluşları tarafından tanınan bir sertifikalandırma kurumudur. Ecocert tarafından sertifika hak edebilmek için geleneksel kozmetik ürünleri yönetmeliklerinden çok daha üst derece zorunlulukları yerine getirmek gerekmektedir. Bu zorunluluk, tüketiciye, üretim zincirindeki tüm süreçlerin ve ürünün içindeki maddelerin değerlendirilmesine, en kaliteli ekolojik içeriğin kullanılmasına ve çevreye gösterilen duyarlılık konularına kadar garanti vermektedir. Ecocert sertifikası; ürünün organik olduğunu kanıtlayan bir belgedir.

Bir kozmetik ürünün organik sertifikası alması için,
- İçeriğinin en az %95′inin bitkisel kaynaklı olması,
- Tüm içeriğinin ağırlık olarak en az %10′unun organik tarım kaynaklı olması gerekmektedir.

Bir kozmetik ürünün doğal sertifikası alması için,
-İçeriğinin en az %50′sinin bitkisel kaynaklı olması,
-Tüm içeriğinin ağırlık olarak en az %5′inin organik tarım kaynaklı olması gerekmektedir.
Her iki sertifika için de içeriğin en az %95′inin doğal kaynaklı olması gerekmektedir.

Bu ürünlerde formaldehit, GDO içeren ürünler, klor ve klor türevlerine bağlı ürünler, etoksilat yan ürünlerine dayalı ürünlerin bulunması kesinlikle yasaktır [1]. ECOCERT standartlarında kullanılabilecek kimyasalların miktarları ve kesinlikle kullanılamayacak kimyasallar belirtilmiştir.

Sonuç

Sağlığımızı kimyasallardan korumanın bir yolu organik ürünlerdir. Ancak organik maskesi takmış pek çok ürün piyasada bulunmaktadır. Bu nedenle bir ürünü alırken mutlaka bellik başlı özellikleri taşıyıp, taşımadığına bakmalıyız. Yalnızca organik kozmetik ürünleri değil tüm ürünleri satın almadan önce mutlaka içeriğini kontrol etmeli, temel zararlı kimyasalları içeren ürünleri tercih etmemeliyiz. Bunun dışında organik kozmetiklerde bulunması zorunlu olan organik kozmetik sertifikasını mutlaka kontrol etmeliyiz.

Kaynaklar

[1] Standards For Natural And Organıc Cosmetıcs, ECOCERT property– 16/01/03.

Dr.Kimyager Hasan ÖZ
hasanmail@hotmail.com


Devamını Oku »